top of page

ADALET  AĞAOĞLU

    Adalet Ağaoğlu’nun romanlarında genellikle geçmişle bir hesaplaşma vardır. Bu sorgulama kimi zaman geçmişte yaşanan siyasi olayların üzerinden kimi zaman ise roman kahramanlarının aydın kimliği üzerinden yapılmaktadır. Ağaoğlu romanlarında genellikle değişmeyen olgu kadın karakterlerdir. Özellikle de aydın kadınların hayatlarını yazan bir romancı kimliği hakimdir. Bu nedenle yazar Türk feminizminin öncülerinden sayılmaktadır. Onun bu çabası, salt kadınların temel hak ve hürriyetlerini elde etmeleri olarak değil, özgür kadınların önüne çıkan veya çıkarılan her türlü engelin ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Yazarımız toplumumuzda kadınlara yönelik çifte standarttın karşısında savaşmaktan çekinmemiştir.

 

     Ağaoğlu romanlarında, roman kahramanlarının belli bir zaman dilimi üzerindeki olaylarına yoğunlaşmayı önemsemiştir. Romanlarının kurgusu buna göre hazırlanmıştır. Özellikle zaman kullanımını çok boyutlu kullanmayı sever. Bu belki anlam bakımından yaratıcı ve zenginleştirici olabilir fakat aynı zaman gel gitleri birkaç karakter üzerinde yoğunlaştığında okurun dikkatinin dağılmasına neden olur. Adalet Ağaoğlu romanlarında sabit bir anlatım tarzı veya tekniği yoktur. Yazar, her eserinde konusuna uygun farklı teknik kullanmıştır. Bu onun önemli özelliklerinden birisidir. Gözlem gücü yüksektir. Romanlarında yer verdiği karakterlerin zenginliği, bu insanların günlük işlerinden toplum meselelerine çabuk adapte olabilmeleri onun anlatım gücü ile mümkün olmaktadır. Adalet Ağaoğlu, politik düşünce ve görüşlerini çekinmeden romanlarına yansıtmış bir yazardır. Yeni kurulmuş cumhuriyetimizin eksik ve aksaklıklarını ortaya çıkarmaya çalmıştır. Gerçek değişimin görülen eksikler ve kusurlar ortadan kaldırıldıktan sonra olacağına inanmıştır. Romancının kendi görüş ve inanışları vardır. Özellikle dinlere ve ideolojilere karşı bir duruşu vardır. Bu duruş yapıtlarına da yansımıştır. Romanlarının konusu toplumsal değişim süreçlerinde aydın insanların toplumsal sorumlulukları nedeniyle özel yaşamlarındaki arzu ve isteklerine sahip olamamanın ortaya çıkardığı bunalımdır. Kadın kahramanlarının ikinci sorunu ise, bunca yıl geçmesine karşın eşitlik ve özgürlüklerine tam anlamıyla kavuşamamalarının sonucu içine düştükleri bunalımın daha da büyümesidir.

 

    Adalet Ağaoğlu yazarlığı boyunca aktif bir siyasi görüş sergilemiştir. Kürt siyasilerinin mitinglerine katılmış, onların masum olduğu tezini savunmuştur. F tipi hücrelerin kapatılması için yapılan eylemlere iştirak etmiş, Ermenilerden özür dileyen dilekçeyi imzalamıştır. Konuşma ve hareket özgürlüğü için yapılan direnişe katılmış, düşünmeye özgürlük eyleminde yer almıştır. Bunun yanı sıra kendisini ilgilendiren derneklerin ya kuruluşuna katılmış ya da bu derneklere üye olmuştur. Yazarın ilk kitabı Ölmeye Yatmak isimli romanıdır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir Anadolu kasabasında ilkokula başlayan bir gurup çocuğun öyküsüdür. Romanın anlatıcısı ve başkahramanı doçent Aysel bu çocuklardan en önemlisidir. İntihar etmeye karar vermiştir. Romanda geriye gidip gelmelerle kesit kesit çocukların hikâyeleri anlatılmaktadır. Cumhuriyetin 30 yıllık bir dönemi intihar için yatakta geçen kısa bir zaman dilimi içinde irdelenmektedir. İkinci romanı ise Fikrimin İnce Gülü’dür. Bu romanda işçi olarak Almanya’ya çalışmaya giden bir insan konu edilmiştir. Yapıtlarında zaman olarak geriye dönüşler yoğundur. Netice olarak insanların yaşadıkları hayal kırıklıklarını anlatmaktadır. Bir Düğün Gecesi ve Hayır isimli romanlar ilk yazdığı romanın devamı niteliğindedir. Yazar bu üç romanına Dar Zamanlar üçlemesi adını vermiştir. Bu üç roman ülkemizdeki uzun bir zaman süreci içinde geçse de ana temaları çok kısa ve dar bir zaman sürecinde gerçekleşmektedir. Zaman geriye dönüşlerle genişletilmiş ve ülkenin o günlerdeki ekonomik ve politik sorunlarını ortaya çıkarabilmiştir. Yazarın Üç Beş Kişi isimli romanında, terörle mücadele adına hükümetin yaptığı siyasi olumsuzluklar anlatılmıştır. Yazsonu isimli romanında, bir Akdeniz kasabasına gelen kişilerin geçmişleriyle, kendileriyle ve birbirleriyle hesaplaşması anlatılmıştır. Geçmişe duyulan özlem ve kaçışların sorunları çözemediği anlatılmıştır. Romantik bir Viyana Yazı isimli romanında Hayalci hoca Kamil efendiyi anlatır. Tarih öğretmeni olan Kamil Bey mesleğini ve talebelerini çok seven bir öğretmendir. Hayattaki en büyük arzusu Viyana’yı görmektir. Bir gün Viyana’ya gider orada eski bir talebesi ile karşılaşır. Talebesi bir ruh doktoru olmuştur, öğretmenini evinde misafir eder. Kamil Beyin serüveni devam eder gider.

 

     Yazarın son romanı Dert Dinleme Uzmanı ismini taşıyor. Dar zamanlar üçlemesinin devamı ve sonu gibi bir açıklama yapılsa dahi tek başına okunabilecek bir kitap. Yayınevinde editör olarak çalışan bir adam, çevresinde dert dinleme uzmanı olarak tanınıyor. Aynı mekanda bulunan bir yazar ise onunla tanışmak isteğindedir. Günlerden bir gün tanıştığında ise editör ona bir defter teslim eder. Aldığı defteri o gece okuyup bitiren yazar ertesi gün adamın intihar ettiğini öğrenir ve roman oradan başlar. Problemlerini çözememiş bir toplumda yaşayan insanların bir kısmı hastalıklı hale dönüşmüştür. Maddi-manevi değerler hızla yıkılmakta, insanların yarın endişesi ön plana çıkmaktadır. Çekilen ekonomik sıkıntılar insanları yozlaştırmaktadır. Yazar bize bu sosyal dönüşümü alaycı bir ifade ile anlatmaktadır. Adalet Ağaoğlu diğer romanlarında olduğu gibi bu romanında da zaman ve mekânlarda belirsizliği tercih etmiştir. Bu romanında ise, kahramanlarının ismini dahi söylememektedir. Romanın konusu, intihar eden editörün defterinin okunması ile oluşan hikâyelerdir. Beş bölümden oluşan kitabın her bölümünde editörün dertleştiği karakterle kendi yaşantısı arasında gel gitler vardır. Editör bu defteri yazarken okuyucuyu da bu sürece dâhil etme eğilimindedir. Bu süreç içinde bazı değer yargılarına varır. Mesela tecrübeyle edinilen bilgilerin, okunarak elde edilen bilgilerden daha değerli olduğu sonucuna varır. Fakat yanılgıların bedelinin ne olduğu ve bu bedelin kimin tarafından ödendiği kitapta konu edilmez. Kendisine sorduğu sorulara acaba ile cevaplar verir. Yazar umutsuzluk duygusu ile sarılmış olduğundan, okurun gelecekten beklentilerini oldukça zayıflatıyor. Bir şekilde kötülüğe teslimiyet sorgulanıyor. Romanın okurken çok akıcı ve sürükleyici olduğu söylenemez. Aksine sıkılacağınız fakat bitmeden elinizden bırakamayacağınız türden bir roman olduğunu da hatırlatırım. 

 

     

 

bottom of page