top of page

ATATÜRK  İLKELERİ

    Atatürkçülük felsefesinin en temel çizgilerini, Atatürk İlkeleri olarak nitelendirdiğimiz altı ilke oluşturur. Atatürk tarafından ortaya konulan bu ilkeler, Türk Milleti’ni çağdaşlaşma yolunun temel taşlarıdır. Çağdaşlaşma, süreklilik ve gelişme gerektirir. Bu felsefeye göre Atatürkçülükte hedefe ulaşıldıktan sonra yeni bir hedefe yönelinir.  Çünkü duraklama gerilemek demektir. Bu felsefenin temelini altı ilke oluşturur. Söz konusu bu ilkeler birbirinden bağımsız değildir. Bu nedenle ayrı ayrı düşünmek ve değerlendirmek hatalı bir davranıştır. Bu ilkeler birbirlerine bağlı ve bir bütünün parçalarıdır. Bazı insanlar kendi ideolojilerine göre bir takım ilkeleri temel ilke saymış, diğerlerini dikkate alınmayınca, Atatürkçülükle hiç bir ilgisi olmayan çarpık ve yanlış yola sapılmıştır. Oysa genel bir bütün içinde, her ilke birbirinin tamamlayıcısıdır. Bu anlayış içinde, ilkelerden birini öne almak ya da bir başkasını geri planda bırakmak, Atatürkçülük için yapılan en büyük kötülüktür. Bu ilkeler 1924 Anayasası’nın ikinci maddesi, sonra da 1937 Anayasası’nın birinci maddesinde şu sırayla yer almışlardır:

 

1- Cumhuriyetçilik

2- Milliyetçilik

3- Halkçılık

4- Devletçilik

5- Laiklik

6- İnkılapçılık veya devrimcilik.

 

1-Cumhuriyetçilik: Türk Devrimi’nde cumhuriyetçilik temel ilkedir. Cumhuriyetçiliğin özünde, devletin yönetim şekli demokratik cumhuriyet olarak kabul edilmiştir. Cumhuriyet, Atatürk inkılabının bütününü temsil eden bir devlet ve hükümet şekli olarak değiştirilemez. Egemenliği millete verme ve yönetimde milletin tek söz sahibi olması anlamına gelen bir ilkedir. Atatürk’e göre, Türk Milleti’nin yaratılışına, onuruna ve anlayışına en uygun yönetim şekli cumhuriyet yönetimidir. Cumhuriyet ilkesi gerek 1924 ve gerekse 1961 anayasalarında mecliste değiştirilmesi veya bir başka şekle sokulması teklif dahi edilemeyecek bir değer olarak korunmuş ve yerleşmiştir. Bu vasfı özelliğiyle cumhuriyet devlet düzen ve ideolojisinde şahsilik ve keyfiliğin hakim olmasını önleyen en sağlam teminattır.

2-Milliyetçilik: Cumhuriyetçi devlet yapısını koruyacak olan toplumun siyasi birlik şuuruna erişmesi için gerekli bir unsurdur. Millet olma şuuruna gerçek anlamda Türkler, Türk Devrimi’nin sonucunda kavuşmuşlardır. Türk milliyetçiliği bir doktrin değildir. Tarihsel ve siyasal bir gerçektir. Aşırı ırkçılıkla, emperyalizm ve faşizmle uzaktan, yakından ilgisi yoktur. Türk Milliyetçiliği fikren, fiilen, hissen milli birliğe sahiptir. Milliyetçilik ilkesinin anlamım Atatürk, Türk Ulusunu ve Türk’ü tanımlamak için söylemiş olduğu şu sözlerle belirtmiştir: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk Milleti denir” Atatürk Türk Milliyetçiliğini de şu sözlerle açıklamıştır: “Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde yaşayan, Türk dili ile konuşan Türk kültürü ile yetişen, Türk ülküsünü benimseyen her vatandaş, hangi din ve mezhepten olursa olsun Türk’tür, Türk Milliyetçisidir”.

3-Halkçılık: Halk deyimi, çok daha geniş bir anlamı olan Milletin bugün yaşamakta olan bölümü için kullanılan bir deyimdir. “Halkın Egemenliği” ifadesi de, daha geniş bir anlamda, “Millet egemenliği” olarak kullanılır. Anayasa’da belirtildiği gibi, yasa yapma, yürütme ve yargı hakları daima millete aittir. Halkçılık ilkesi, sınıf esasını kabul etmez. Halk, meslek ve çalışma grupları olarak ayrılmıştır. Türk toplumu bir eşitlik dengesi içindedir. Ayrıcalıklı bir sınıf bilinci yoktur ve olamaz. Yasalar önünde, bütün yurttaşlar için kesin bir eşitlik öngörülür. Halkçılık, Milliyetçilik fikrinin bir sonucudur. Türk halkı birdir ve bir bütündür. Atatürk’e göre, Türk Milleti’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür.

4-Devletçilik: Sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınmada seçilen bir yoldur. Ekonomik alanda, özel sermaye kadar, devletin de yatırımcı olmasını sağlar. Özel sektörün gelişmediği bir ortamda, devlet elindeki sermaye ile başta altyapı olmak üzere, ülke kalkınması için gerekli yatırımların yapılmasını sağlayacaktır. Dış sermayeye, her iki tarafında yararına olmak koşuluyla ve ülkeyi bir sömürge durumuna düşürmemek kaydıyla karşı değildir. Komünist ülkelerdeki katı devletçilik anlayışıyla hiç bir ilgisi yoktur. Ülkenin sermaye birikimi olmadığı için ülke gerçeklerinden ortaya çıkmıştır. Devletçilik ilkesi anayasada görüldüğü gibi, karma ekonomiye dayanmaktadır. Sosyal devlet anlayışının açık ve belirgin bir görünüşüdür. Devletçilik ilkesi, Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuş, Türkiye’ye özgü bir sistemdir.

5-Laiklik: Atatürk, din ve dünya işlerinin ve özellikle dinle politikanın kesinlikle birbirinden ayrılmasını öngörmüştür. Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Atatürk, kendi düşünce yapısı içinde, dine karşı saygıyı öngörür. Düşünüşe ve düşünceye karşı olmayı kesinlikle reddeder. Bununla birlikte din ile devlet işleri kesinlikle birbirine karıştırılmamalıdır. Hiçbir kimse bir başka kişiyi ne bir din ne de bir mezhebi kabule zorlayamaz. Din ve mezhep kuralları, hiç bir zaman politikada bir araç olarak kullanılamaz. Laik anlayışta inançlara, dolayısıyla dine karşı gerçek bir saygı vardır. Kişilerin dini inanç ve fikri özgürlüğünün yanı sıra, vicdan özgürlüğü ile itikat ve ibadet özgürlüğünü sağlamış, aynı zamanda ulusu ümmet olmaktan çıkarıp, millet olmaya yöneltmiştir. Milli birlik ve beraberlik duygusunun bilincine kavuşmak gibi değerler kazandırmıştır.

6-İnkılapçılık: Türk Milleti’ni son zamanlarda geri bırakmış olan müesseseleri zorla yıkarak, yerlerine milletin en yüksek medeni icaplarına göre ilerlemesini sağlayacak yeni müesseseleri koymuş olmaktır. Türk İnkılabı süreklidir.

    

    Atatürkçülük, Atatürk ilkelerini ve Türk İnkılabı’nın her ne pahasına olursa olsun, sonsuza dek korumak ve yaşatmaktır. Atatürkçülük demek, yurdunu ve ulusunu canından çok sevmek demektir. Atatürkçülük gücünü gerçekçi, atılımcı ve sürekli oluşumdan almaktadır. Bu bakımdan sonsuza dek yaşayacak olan sürekli bir atılım ve ilerleme yoludur. Atatürkçülük akılcılık ve bilimselliktir. Atatürkçülük hep yeni atılımlar, yeni yeni girişimler bekler. Onu devri geçmiş bir düşünce işlevini tamamlamış bir ideal olarak gördüğümüz an, Atatürkçülükten uzaklaşmış oluruz. Atatürkçülük şahsi ve siyasi çıkarlarımızı millet ve memleket çıkarları üstünde görmemek ve düşünmemektir. Atatürkçülük, hiç bir zaman dondurulamaz.

bottom of page