top of page

Rus Edebiyatı Hakkında Kısa Bir Değerleme

     Rus klasikleri okunmadan Rus insanını, yaşantısını hissetmek zordur. 19. yüzyılda Çarlık Rusya’sın da yeşeren edebiyatçılar, asla unutulmayacak bir edebi çağa imza attılar. Yeryüzü bir daha öyle bir edebi çağı da yakalayamadı. Bunu başaran ünlü yazarlar kimlerdi? Eskiden yeniye doğum tarihlerine göre bir geçit sıraladım. Modern Rus edebiyatının kurucusu olarak ben Puşkin’i görüyorum. Yapıtlarında Rus toplumunun geleneksel özelliklerini yansıtan karakterler oluşturarak, ulusal ve gerçekçi bir dönemin öncüsü olduğuna da inanırım. En ünlü yapıtı olan, Yüzbaşının Kızı isimli romanında okurlarına romantizmin inceliklerini de göstermiştir. Ardından realizmin ünlü Rus temsilcisi Gogol gelir. Ünlü yazar aynı zamanda mizahi yanı ağır basan bir üslup ta kullanmayı bilmiştir. Özünde bir başkaldırının destanı olan Taras Bulba isimli romanı unutulur mu? Müfettiş, Palto ve Ölü Canlar isimli kitapları anımsayanlar yok mu aranızda? Oblomov gibi bir karakteri edebiyat dünyasına sokan İvan Gonçarov’da unutulmazlar arasında. Kitabı okurken insanı sıkan ve kalkıp dövesi gelinen bir tembel insan karakterini bu kadar ustalıkla kalemle yaratabilmek büyük sanatçılık gerektirir. Ailesi toprak sahibi olduğu için doğuştan asilzâde olmasına rağmen, toprak sahipleri ile yoksul köylüler arasındaki çelişkilere öncelik veren ise Turgenyev’di. Edebiyat dünyasına damgasını vuran ve Nihilizmin temel taşı olarak kabul gören romanı ise Babalar ve Oğullar adını taşıdı. Gelelim dönemin en ünlü yazarlarına. Dine ve geleneklere bağlı kalan, yapıtlarında ruh tahlillerine fazlasıyla yer veren Dostoyevski oldu. Suç ve Ceza, Karamazof Kardeşler, Budala adlarını verdiği kitapları en çok okunanlar arasında yer aldı. Bunun yanı sıra Raskolnikov gibi bir karakter yaratarak dünyanın en ünlü roman kahramanını haline soktu. “Herkes dünyayı değiştirmek ister, ancak kimse kendini değiştirmeyi aklından geçirmez. Birini sevdiğiniz zaman o kişiyi olduğu gibi seversiniz, olmasını istediğiniz kişi olarak değil. Kusursuzluğu ararsanız asla mutlu olamazsınız.” Bu ve buna benzer sözleri romanlarında kullanan kişi ise büyük usta Tolstoy’dan başkası değildi. Karenina, Savaş ve Barış, Diriliş onun en ünlü romanları arasında. Aynı dönemin ünlü yazarlarından Dostoyevski, bir konuşmasında Tolstoy’dan şu övgü dolu sözlerle bahsetmiş; “Anna Karenina’nın yazarı gibi insanlar, toplumun öğretmenleridir, biz ise sadece onların öğrencileriyiz.” Modern öykücülüğün kurucusu kim derseniz tereddüt dahi etmeden Anton Çehov derim. Martı ve Vanya Dayı, yazarın en ünlü hikâyeleri. Tiyatroda, Vişne Bahçesi isimli oyununu seyretmeyeni döverlerdi eski yıllarda. Hemen ardın dan da Maksim Gorki geldi aklıma. Yapıtlarında, çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı acıları ve Çarlık Rusya'sındaki yoksulluk yıllarını anlatır. Yazdığı romanlar arasında Rus devrimine adadığı Ana ise tartışılmaz en ünlü olanı. 19.yy’ın sonlarına doğru iki ünlü Rus şairi doğdu bu soğuk topraklarda. Ama ikisinin de gönlü oldukça sıcak ve zengindi. Vladimir Mayakovski ve Sergey Yegenin isimli bu iki ünlü şair, döneminin dünyaca ünlü şairlerini de derinden etkiledi. Çağdaş Rus şiirinin simgesi sayılan bu iki arkadaşın ortak noktaları, genç yaşta intihar ederek hayata veda etmeleriydi.

     Altın çağını yaşayan çağdaş Rus edebiyatı, 20.yy’da kısmi bir durgunluk dönemine girdi. 19.yy’ın son yıllarında doğan çağdaş Rus yazarları, güçlü edebiyat geleneğinin sürmesi için ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Andrei Belıy, Yevgeni İvanoviç Zamyatin, Boris Paternak, Mihail Bulgakov, Isaak Babel ve Vladimir Nabokov’da çok çok ünlü eserler verdiler. Belıy’in Petersburg isimli romanı, devrim öncesi Rusya’da geçen benzersiz bir eserdir. Distopik bir geleceği konu eden "Biz" isimli romanıyla Zamyatin’de unutulmazların arasında yer alır. Aslında ünlü bir şair olan Pasternak’ın Doktor Jivago’su, önüne kattığı herkesi sürükleyen büyük bir ihtilalin ve ölümsüz bir aşkın romanı oldu. Hayal gücü ve hicvin büyük ustası Bulgakov, kitapları sistem eleştirisi içerdiği için yıllarca yasaklı oldu. Baskının en ağır olduğu Stalin dönemindeki Sovyet sansürcülüğünü derinden yaşadı. Bu yüzden, “En büyük ahlaki çöküntü korkaklıktır” sözünü yaşam felsefesi haline getirdi. Köpek Kalbi ve Usta ile Margarita isimli romanlarını da ancak öldükten sonra yayınlanabildi. Babel’in Kızıl Süvariler’i ve de Nabokov’un Lolita’sı unutulur mu edebiyat dünyasında. Lolita sadece bir kitap adı olarak değil, o bir simge olarak uzun yıllar akıllarda kaldı. Bu yazarların da arkası fazla gelmedi. Rusya’daki Ekim Devrimi belki de bu işin membaını kurutmuştu. O günler içinde de Mihail Şolohov, Konstantin Simonov ve Aleksandr Solijenitsin gibi birkaç edebiyatçı daha filizlenmişti. Aslında bunlar da güzel eserler bırakmışlardı. Şolohov’un Don bölgesindeki Kazakların destanı olarak gösterilen Ve Durgun Akardı Don isimli kitabı önemli bir eser. Simonov’un barışı anlatmak için savaşı yazdığı Savaş Günleri, Savaşsız Yirmi Gün ve Bir Daha Görüşmeyeceğiz üçlemesi ise gerçekten okumaya değer. Ve sisteme aykırı duruşuyla gönüllerimizde yer eden Solijenitsin’in İvan Denisoviç'in Bir Günü ve Gulag Takımadaları isimli kitaplarını unutmamıza imkân varmı? Uçsuz bucaksız Rus steplerinde tabii ki eski geleneği sürdürebilen kaliteli yazarlar var. Lakin yazmak ve eleştirmek Çarlık Rusya’sından bile giderek zorlaştığı için bu işi sürdürmek giderek imkânsızlaşıyor. Sonunda Rusya yazar ihraç eden ülke konumuna geliyor.

     Komünizmin dağılma aşamasından sonraki dönem yani 20.yy’ın son on yılından bugünlere gelene kadar ekonomik ve sosyal sorunların çözülmesi, belirsizlik, kapitalizme geçiş sancıları gündemi doldurmuştur. Bu sorunlar Rus toplumu üzerinde derin izler bıraktı. Bu yüzden bu tarihten sonra yazılan Rus edebiyatına yaşanan bu sorunların etkisi yansıdı. Bu günleri irdelediğimizde bugün de uluslararası tanınırlığı olan ve bazılarının eserlerini Türkçeye de çevrilen çağdaş Rus yazarları bulunuyor. Viktor Pelevin, Boris Akünin, Tatyana Tolstaya, Lyudmila Ulitskaya, Mikhail Şişkin, Dmitry Glukhovski,  Dina İlyiniçna Rubina ve Vera Polozhkova gibi yazarları bir kalemde sayabiliriz mesela. Yukarıda saydığımız yazarlar, her şeye rağmen Rus edebiyatındaki canlılığı, özgünlüğü ve kültürel atmosferi korumaya çalışıyor. Ne kadar çalışılsa da üretilen eserler eski tatları vermekten çok uzak. Örneğin Viktor Pelevin’in yazmış olduğu Mavi Fener, 3 Zuckerbrin İçin Aşk, P Kuşağı gibi kitapları Türkçeye de çevrilmiş. Yazar bu eserlerinde ironi ve fantastik unsurlara başvurmuş. Bana göre isteneni vermekten uzak. Boris Akünin tarzı polisiye, araya mizah katabildiği için en azından keyifle okunabilir bir yazar. Tatyana Tolstoya’nın dili farklı, düz yazı ile şiir arasında yazıyor. Eserlerinde gerçeküstü unsurları iyi kullanıyor. Böcü isimli eseri de distopik bir kitap. Sonuç olarak Böcü, biraz tuhaf, biraz iç karartıcı. Buna karşılık kitap, yazarın gözleri gibi çok heyecan verici. Avrupa ülkelerinde en çok tanınan ve ayrıntılara verdiği önemle bilinen Rus yazarlarından Ulitskaya’nın Casus Kukotsky’si. Yazar Rusya'nın çağdaş edebi sahnesindeki en ilginç karakterlerinin önde gelenleri arasında. Mikhail Şişkin ise Rusya’da en çok satan yazar. Romanlarında işlediği konular aşk, ölüm, diriliş gibi olsa da bu temalara farlı gözle bakıyor. Gündelik hayatın süratli akışında fark edemediğimiz ayrıntıları iyi tasvir ediyor. Mektupların Romanı isimli kitabı dilimize çevrilmiş. Okuru yazdıklarına inandırıyor. Buna karşılık düşsel dünyayı da bu gerçeğe sokabilecek derecede güçlü bir yazar. Bana göre geçmişi aratmayacak gibi. Glukhovski ise çağdaş bilim kurgu yazarlarından. Özellikle Metro 2033 dünya çapında ilgi çekti. Canlı karakterler yaratma yeteneğinin yanı sıra güzel esprili hikâye anlatma özelliği de bulunan Rubina’nın Kordoba’nın Beyaz Güvercini isimli kitabı okunmaz mı? Vera, Rusya’nın en parlak yıldızlardan olduğu gibi internet şiirinin de öncülerinden birisidir. O sadece şiir yazmakla kalmıyor, aynı zamanda şiirine dayalı tiyatro gösterileri de söylüyor ve performans gösteren çok yönlü bir sanatçı olduğu için fark yaratıyor.

     Günümüzde dünyanın her tarafında olduğu gibi Rus edebiyatı da krize batmış durumda. Çağdaş Rus yazarları ne yazık ki eski zamandaki meslektaşları gibi toplumun ilgi odağı olamıyor. Sosyal medya patlaması ve tüketim toplumu içindeki insanların dejenere olması, okumaya ayrılan zaman dilimini kısıtlıyor. Bunlara bir de artan kitap fiyatları eklendiğinde maalesef talep gittikçe azalıyor.

bottom of page