top of page
       VİRA  BİSMİLLAH
Kısa bir Mavi Tur Hikayesi

    Yunan mitolojisine göre; Babası Kronos ve onunla birlik olan titanlara karşı kardeşleri ile birlikte savaşan Zeus  bu savaşın galibi oldu.  Yönetimi eline alan Zeus, Yeryüzü ve gökyüzünü kendine, denizleri Posedion'a ve yeraltını Hades'e bağlayarak yönetimi kardeşleri ile birlikte paylaştı. Mikonos gezimizde Zeus'la Posedion arasındaki anlaşmazlığın gazabına uğradığımız için artık yoğurdu bile üfleyerek yer hale gelmiştik. Bu nedenle kısa gezimizin kardeş kavgasından etkilenmemesi için tedbirli olma kararı aldım. Bunun için Posedion hava tahmin sitesini sıkı takibe aldım, onunla da yetinmeyerek bu kez Piri Reis sitesinin bilimsel tahminlerinden de yararlandım.

      

   Uzun ve sıkıcı bir karayolculuğunun sonunda Bodrum'a ulaştım. Amacım Aydın'da konaklamaktı ama kumanyayı kurtarmak için yolumu iki saat uzatmak zorunda kaldım. Bir gece baldızda misafir olduk ve birlikte yapacağımız yolculuğu planladık. Ertesi sabah Marmaris yolculuğumuz başladı. Öğlene doğru Orhaniye'ye vardık. Martı Marinayı ve diğer küçük marinaları geçtikten sonra koyun sonundaki Ersoy Pansiyona ulaştık. Kuzenimin April isimli, Beneteau Oceanis 473 modeli teknesi iskeleye aborda olmuş misafirlerini bekler bulduk. Onca nevaleyi bizler tekneye taşımaktan hanımlar ise onları yerleştirmek yorulduk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

             Teknemizin oturma odası                                                             Otelin kuşbakışı görünümü                                                                                     

     

     Dinlenmeye dahi fırsat bulmadan kaptanın alesta komutu üzerine miço pür dikkat kesildi ve beklemeye başladı. Kaptanın vira bismillah sözünü avara takip etti. Bacanak ve baldız kaptan ehliyetli oldukları için kaptanın söylediklerini anlıyorlardı ama ben maalesef konuşulanları pek anlayamıyordum. Miço palamar halatlarını çözerken bacanak usturmacaları toplamaya başladı. Kaptan tekneyi rotasına soktuğunda bizlerde elveda Orhaniye diyerek bizleri yolcu eden pansiyon çalışanlarına el sallıyorduk. Kısa süren deniz yolculuğumuz sırasında soluklandık ve Turgut'ta bulunan Angel's Marmaris Oteli ile tanıştık. Koza İpek Holdingin bir kuruluşu olan bu otelde 6 restoran ve 5 mescit varmış ve 2016 Ağustos ayı fiyatları oda başına 1.500 ile 6.500 TL arasında değişiyormuş. Kendi ifadelerine göre Akdeniz'in en lüks alkolsüz oteliymiş. Bizim gezimiz sırasında otel malesef kullanım dışıymış. Otelin dedikodusunu yapmaktan Selimiye'ye nasıl geldiğimizi anlayamadık bile.

           Selimiyenin dingin denizi                                                                                                     Selimiye sahilinden görünüm

  Kaptan sığ limanı önerdi ama bizim gibi Beyaz Güvercin  müptelaları ille de motelin önüne gidelim dedik. Sonunda kaptan da müşteri her zaman haklıdır dedi ve elektrikli ırgatın sesi ortalığı inletti. Motelin biraz açığına demirleyip alargada bekledik. Bin muhteşem denizde serinledik, balıklarla muhabbet ettik. 2.kaptan olan hanımın isteği ile tavla partisine geçildi. Hanım kızımızın mağlubiyeti üzerine kahveler içildi. Sıcak bastığında ise hadi gidelim dedik. Karaya kıçtan kara yapmadığımız için hareket etmekte kolay oldu. Zincir tplandı ve tekne yola koyuldu. Şimdi geceyi de geçireceğimiz dirsek büküne gidiyorduk. Yolda yedi adaları geçtik ve sonunda dirsek büküne ulaştık.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

               Dirsek bükünde tekneler                                                                                      Dirsek bükünde lokanta ve gazino

         Denizi güzel mi güzel, havası ondan güzel. Gece konaklayacağımız bu koyu çok  hepimiz çok beğendik. Çay faslı yüzme faslı derken keraat vakti geldi erken. Bacanak ilk dublesini yudumlarken bizlerde bira ile altlık yapmaya başladık.  Hava kararmaya yüz tutarken bu kez soraytı kurma vakti geldi. Önce mezelerle başlayan içki keyfi, arkasından tandırla devam etti. Gecenin ilerleyen vaktinde meyve faslı ile son dubleler de gitti, sonunda sohbet de bitti. Günün yorgunluğu ile gecenin karanlığı erkekleri kamaraya itelerken çılgın kadınlar tekne üstünde yatmaya karar verdiler.

   Ertesi sabahı ferdasında tez uyanan kadınlar kahvaltı hazırlamaya koyuldu. Onların çıkardıkları olağanüstü gürültüyle uyanan erkekler ise ancak demli çayla kafayı buldu. Kafayı bulamayanlar ise çözümü denize girmekte buldu. Miçonun sahildeki lokantanın fırınından aldığı taze köy ekmeği ise hepimizin karnını doyurdu. İnsanın karnı doyunca gözü de açılıyordu. Kahvaltı sonrası denizdeki keşif turu başladı. Sahilde denizin içinde kalan taş duvarın niteliği araştırıldı. Lokanta sahibinin erkek kardeşine bu kış yapılan düğünün dedikodusu yapıldı. Kahveler içildi ve tavlaya geçildi. Hanım kızımızın  bir kez daha yenilmesi üzerine rütbesi tenzil edilip, kaptanlıktan miçoluğa indirildi. Nereye gidelim muhabbetinden sonra Söğüt'e gitmeye karar verildi ve anında yola çıkıldı. Posedion ve Zeus'la yaptığımız anlaşmada fazla sıkı olmuştu. Esinti dahi olmadığı için bırak ana yelkeni açmak ceneoyı bile açmak nasip olmadı. Dirsek bükünü çıkıp Atabol burnunu ve fenerini geçtiğimizde Hisarönü körfezi bitmiş biz de Sömbeki körfezine girmiştik. Adaların arasında alargada durup denize girip serinledik. karnımız da iyice acıkmıştı, bizler de güzel bir makarna partisi düzenleyip kendimizi besiye çektik. Yemekten sonra Söğüt köyüne gitmek için yola koyulduk.

                    Kuşbakışı Söğüt köyü                                                                       Söğüt köyünün yanındaki tekne bağlanma yeri

       Bu gece Söğüt'te alargada konaklayacaktık. Daha önce hiç alarga da konaklamadığım için yeni bir tecrübe kazanacaktım. Bu gece ızgara et yapılacağı için mangal yakmak gerekecekti. Ben de deniz faslını kapadıktan sonra Kaptanın mangal yakışını seyrettim ve tam not verdim. Klasik olarak önce mezeler, arkasından bonfile ve şiş. Kendimi bir an için Beyti de hissedrcesine. Arkasından gelen meyveler de sanki müessesenin ikramı. Gelsin meyler boşalsın şişeler. Şişeler boşalırken kafalar da doluyor sanki. Bir "ne olacak bu memleketin hali" sözü eksik kaldı soframızda. Çünkü çok konuşmuştuk bunca yıl kendi aramızda. Bu kez kaptan anlattı macera dolu hayat hikayesini. Bizim bacanak ise yatağa kaçmakta buldu selameti. 

 

      Ertesi sabah bacanakla döküldük Söğüt yoluna. Botun motoru giderken gayet güzel çalışıyordu fakat ekmek alıp dönerken nedense canı çalışmak istemedi. Bacanak bir beygirlik kol motoru ile bizi ulaştırdı zor da olsa teknemize. Kahvaltı faslının ardından kahveler içildi, denize girildi. Bu kez hanımlar keşfe çıktı Söğüt köyünü. Öğleye doğru kaptanın toplan borusunu dyan toplandı teknemizde. Zinciri toplayıp iskele alabanda yaparak koyulduk tekrar yollara. Rüzgar da tık yok, bugün de yelken açamadık dönüş yolculuğumuzda. Konaklama yeri olarak oy birliği ile dirsek bükünde karar kıldık. Öğlen yemeğimizde çala kalık bulgur pilavı ile kuru köfteye. Kısa bir dinlenme sonrası gözlükleri takıp denize girdik çıktık. Bu arada ahtapot ve deniz kirpisi ile de tanıştık. Tatil de zaman su gibi akıp gitti ve tekrar keraat vakti geldi. Kuru yemişle başlayan aperatif faslının arkasından rakılar geldi. Ton balığı, somon füme ve tuzlu sardalye mezelerimiz olduğuna göre bu geceki ana yemeğin ahtapot güveç olduğuna da şaşırmamak gerek. Yedik, içtik sohbet ettik sonunda bir gecemiz daha devirdik.

        Sabah uyandığımızda tatilin sonuna geldiğimizin farkındaydık bu nedenle herkezin neşesi de kaçmıştı. Dirsek bükünden 1,5 saatlik bir yolculuğun ardından Orhaniye'ye demirledik. Miço, misafir hanımlara kendi imalatı olan Amerikan servis takımları hediye etti. Telefon numaraları alındı verildi ve bir tatil de bu şekilde problemsiz bir şekilde bitti. Nice tatillerde buluşma dileğimizle.

Orhaniye'de demirleyen tekneler

bottom of page