top of page

PANAİT ISTRATİ

 

   Bir sırrı içinde sakladıkça o senin kölendir. Bir başkasına söylediğin anda sen onun kölesi olursun.”

    

    “Ancak sıradan şeyler paylaşılır ve ortaklaşa yaşanır. İnsanoğlu çok mutlu olduğu anda yalnız kalır; çok mutsuz olduğu zaman da öyle. Küçük bir çukura herkes seninle birlikte atlayabilir; ama hiç kimse ardından uçuruma gelemez. Eksiksiz mutluluk da bir tür uçurumdur.”

    

     “Başkalarının ıstırabı karşısında insan yüreği bu kadar duygusuz kalırsa her şey boşunadır.”

    

   “Düş, düşünce, ilerleyiş ve açlıktan kazınan karın, Baragan’da doğan insana ağırbaşlılık veren şeylerdir; karnının en derinliklerinde su saklayan bu uçsuz bucaksız alanda devedikeni dışında bir şey yetişmez.”  

     

     

      İşte bu güzel sözlere can veren adam Panait Istrati’dir. Bu Romen yazar, Balkanların Maksim Gorki'si olarak anılır. Hayat yollarında, Uşak, Sünger Avcısı, Arkadaş, Akdeniz, Baragan'ın Dikenleri, Angel Dayı, Mihail, Minka Abla, Kodin, Sokak Kızı, Kira Kiralina, Pelmutter Ailesi isimli kitaplar ise onun çocuklarıdır.

      

     Romanya'nın bir liman kenti olan İbraiI'de doğmuştur. Babası Yunanlı, annesi ise Romen’dir. Anne babası evli değildir, o yüzden nüfus cüzdanı veya herhangi bir kimliği de olmamıştır. Bu özelliği onu göçebe bir hayata sürüklemiştir, zaten aslen de Çingenedir. Gençliğini başta İstanbul olmak üzere pek çok Osmanlı kentinde geçirmiştir. Mısır'ı, Lübnan'ı, Suriye'yi gezmiş bu sayede birçok yer görmüştür. Fransa'nın Nice kentine giderken, yalnızlığı dolayısıyla bunalıma girmiş ve bileklerini keserek hayatına son vermek istemiştir. Yoksulluk içinde yaşamış ama seyahate çıkmayı hiç ihmal etmemiştir. Birçok işe girip çıkmış sonunda yazarlıkta karar kılmıştır. Gençliğinde devrimci hareketlere de katılmıştır. Bu nedenle Komünist Partisinin davetlisi olarak Sovyet Rusya’ya gitmiş lakin umduğunu bulamamıştır. Romanlarında politikadan çok insani değerler üzerinde durmasının nedeni de bu olmuştur. Istrati, romanlarının çoğunun konusu yaptığı yoIcuIukIar ile ilgilidir. Buna karşılık ana tema genellikle insan olmuştur. Karşılıksız bir insan sevgisi bunun temel unsurudur. Bu nedenle gezdiği gördüğü yerleri anlatmak yerine, yollarda tanıdığı insanları, içine girdiği hayatları anlatmıştır tüm yapıtlarında. 1935 yılında kırklı yaşların sonlarında, Bükreş’te sessizce çekip gitmiştir yalnız yaşadığı bu hayattan.

       

      Gençlik romancısıdır Istrati. Kısa, öz ve yalın yazar ki bu da gençleri sıkıntıya sokmaz, kolay okunur. Romantik ve coşkulu yazımında ise hiç ödün vermez. Laf ebeliğinden ziyade gerçekler vardır onun satırlarında. Jack London gibi, Steinbeck gibi. Kısa yoldan anlatır gençlerin öğrenmek istediklerini. Genellikle kendi yaşadıklarını, yani kendi hikâyesinin içine başkalarının hikâyelerini de harmanlayarak yazar. Çok samimi bir yaradılışı vardır, sevgiye, paylaşmaya özen gösterir. Değişik bir yazma özelliği vardır, her yapıtının ilk cümlesi çarpıcı bir etki yaratır okuyucuda. Sanki gizli bir çağrıdır o ilk fısıltıların arasında.

bottom of page