top of page

BARGİLYA

     Milas- Bodrum karayolunun 25. km ' sinden sağa dönüp 2. km gittikten sonra yeni adıyla Boğaziçi Köyü' ne, mitolojideki adı ile Bargilya köyüne ulaşılır. Burası denizin bir göl gibi içine yerleştiği, tarih, doğa ve ekolojik zenginliği birlikte yaşayan eski bir balıkçı köyüdür. Bodrum'un bu kadar yakınında olup ta onca olumsuzluktan etkilenmemiş olması ise onun en önemli özelliğidir. Bargilya, Bodrum yarımadasının kuzeyinde, Güllük körfezinin ise güneyinde antik dönemde Iasos körfezine açılan fakat bugün dolmuş olan, dar ve derin bir koyun oluşturduğu küçük bir yarımadadaki tepecik üzerine konuşlanmıştır. 17. yüzyılda çevre il ve ilçelere tuz sağlayan bölge, bu gün bu özelliğini Varvil Çayının getirdiği alüvyonlar nedeniyle kaybetmiştir. Köy daha çok bölgeye adını veren Tuzla gölünün ismi ile de anılmaktadır. Tuzla gölü nedeniyle bölge bir kuş cenneti gibidir. Boğaziçi Köyü Tuzla Sulak Alanı kış aylarında göçmen kuşlara ev sahipliği yapar.

      380 hektarlık alanda beslenen kuş türleri arasında başta yukarıda resmini gördüğünüz Yalıçapkını gelir. Vücuduna oranla başları büyük, boyunları kısa, gagaları ise uzun ve kuvvetlidir. Sırtı göz alıcı mavi-yeşil renkte, göğsü kızıl-turuncu renkte olan bu minik kuş, uzun gagası ile balık tutmada da oldukça başarılıdır. Hızla bir metre derinliğe dalıp balıkları yakalama özelliğine sahip olup adını yörenin en lüks oteline hediye etmiştir. Bunun dışında Pelikan, Boz Ördek, Yeşilbaş, Sakarca, Macar Ördeği, Sakarmeke, Balıkçıl, Flamingo, Kaz, Su tavuğu, Akça Cılıbıt, Dalmaçyalı, Balık Kartalı, Karabağ Martısı, İspinoz, Büyük Akbalıkçıl, Kılkuyruk, Kaşıkgaga, Fiyu, Yağmurçunlular, ve nadir türlerden Terek Düdükçünü kuşlarına da bölgede rastlayabilirsiniz. Gölü çevreleyen çeşitlilik, kuşlar için olduğu kadar diğer yabanıl hayvanlara da yaşam alanları sunmaktadır. Bu nedenle pek çok kuş gözlemcisi bu çeşitli kuş türlerini gözlemlemek için dünyanın dört bir yanından bölgeyi ziyarete gelmektedir. Göçmen kuşlar, kuzeyde havanın soğuması ile birlikte; Ekim sonu, Kasım başı gibi gelmeye başlar. Aralık-Ocak-Şubat aylarında sayıları en st düzeye ulaşır. Şubat sonu Mart başı gibi de tekrar Kuzeye göç etmeye başlarlar. Köy yeni yeni turizm ile tanışmaya başlamıştır. Şimdiye dek Bodrumun Gümüşlükten sonra en önemli balık restoranlarına ev sahipliği yaparken günümüzde konaklama turizmine de açılmış durumdadır. 

      Bugün Boğaziçi diye bilinen belde antik Bargilya kentinin üstüne kurulmuştur. Prof. Dr. Bilge Umar’a göre Bargilya sözcüğü, M.Ö. 2000 de Luwi veya M.Ö. 1000’de Karia dilinden gelmiş “yüksekteki yer” anlamına gelmektedir. Antik çağlarda kent isimleri veya o kentin kahramanları mitolojik öykülerle ilişkilidir. Efsaneye göre, Kahraman Bellerophontes, Poseidon’un dölündendir. Bu nedenle tanrısal nitelikleri de, Poseidon’dan gelmektedir. Kahraman Bellerophon’un, kanatlı atı Pegasos’un attığı bir çifte ile yakın arkadaşı Bargylos ölmüştür. Yaşadığı bu olaya çok üzülen Bellarophon’da arkadaşının anısına bu kenti inşa etmiştir. Bu nedenle de Bargylia sikkeleri üzerinde Pegasus tasvirleri bulunmaktadır. Büyük İskender’in Karia’yı ele geçirmesinden sonra bu kenti üs olarak kullanmıştır. M.Ö. III.yüzyıldan sonra kent daha da gelişmiştir. Bargilya Roma ve Bizans hâkimiyeti döneminde piskoposluk merkezi olarak en gururlu günlerini yaşamıştır. Antik kentte bilimsel çalışma yapılmadığı için bilinenler kısıtlıdır. Kentin kalıntıları arasında, Hellenistik ve Roma Dönemleri’ne ait kalıntılar, kuzeydeki tepede, Bizans Dönemine ait kalıntılar ise, güneydeki tepede bulunmaktadır. Ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler www.kenthaber.com sitesinden yararlanabilirler.

    Milas'dan Bodrum istikametine doğru giderken onlarca kez önünden geçtiğimiz halde birçoğumuzun fark etmediği kahverengi renkli bir tabelada "Bargilya" yazısı vardır. Bu tabelanın yanı sıra Boğaziçi Köyü yönünü gösteren mavi renkli bir tabela da mevcuttur. Bu yoldan deniz tarafına saptığınızda kısa sürede Bargilya’ya ulaşacaksınız. Boğaziçi diye anılan bu yörede, devamlı 7.000, yaz aylarında ise 55.000-60.000 nüfus yaşamaktadır. Bölgedeki 52 site içinde ve müstakil olanlarla birlikte 22.500 konut mevcuttur. Bunun yanı sıra turistik otel ve apart oteller ile pansiyonlara ve golf merkezine de ev sahipliği yapmaktadır. Bölgede antik dönemlerden kalma pek çok tarihi eser ve gizli mağara bulunması ona ayrı bir değer ve gizem katmaktadır. Oldukça sessiz ve huzurlu bir ortama sahiptir. Dolayısıyla tatilde hareketten ziyade huzur ve dinginlik arayan tatilcilerin rağbet ettikleri bir bölge özelliğindedir. Boğaziçi bölgesinde muhtelif konaklama alternatifi mevcuttur. Boğaziçi otellerinin büyük bir kısmı Boğaziçi Tuzla Gölü ile Ege Denizi arasındaki dağlık bir yarımadada konuşlanmıştır. Lüks otellerden, butik otellere ve apart otellere kadar pek çok seçenek bulunmaktadır. Sonsuzluk havuzu dediğimiz, denize sıfır görünümü veren havuzlar, Boğaziçi otellerinin en büyük özelliği olmuştur. Boğaziçi otellerinin birçoğunun denize biraz mesafesi vardır ama araçla 3-4 dakika gibi bir sürede sahil kenarına ulaşılmaktadır. Çoğu Boğaziçi otelinin özel plajı da mevcuttur. Ayrıca mutfaklı konaklama birimleri de olan Boğaziçi otelleri, misafirlerine muhteşem bir göl, deniz veya dağ manzarası sunmaktadır. Hemen hemen tüm Boğaziçi otellerinin fitness merkezi, sauna ve Türk hamamı gibi birimleri de bulunmaktadır. Her bütçeye hitap eden otellerin çeşitliliği de sizleri şaşırtacaktır. Köye yaklaştığınızda önünüzdeki tepeye kısa bir yürüyüş yaparsanız, tapınağın izlerini, sütunlarını, kabartmalarını ve antik tiyatronun basamaklarını görebilirsiniz. Ayrıca bu tepeden seyredeceğiniz eşsiz manzara da sizin için bu işin ekstrası olacaktır. Ekim, Kasım aylarında bu bölgeye gelenler zeytin toplayan köylülerle tanışıp, onların çalışmalarını da izleyebilir. Antik kültürün zeytin toplama biçimi ile günümüzdeki sistemin değişmediğini gözlemleyebilirler. 

       Üç tarafı sularla kaplı olan Boğaziçi zamanında "Tuzla" olarak kullanılmış. Evliya Çelebi, Tuzla'da üretilen tuzun lezzetinden bahsederek buradaki tuzun Batı Anadolu'da tüketildiği gibi Fransa'ya dahi ihraç edildiğini yazmakadır. Tuzla bugün kaderine terk edilmiş bir durumda. Artık tuzun yerine denize kurdukları havuzlarda balık üretimi yapan çiftlikler, Ege denizinin eskiden kral olan balıkları çipura ve levreklerini üretiyorlar. Boğaziçi'nin ekilip biçilecek fazla bir tarım arazisi olmadığı için köy halkı genellikle balıkçılık yapıyor. Kimi tutuyor, kimi besleyip büyütüyor, kimi de pişirip satıyor. Sahilde bulunan Yeni Albatros, Bargilya, Tan, Manolya, Lidya, Sahil, Lagun, Orfoz, Golden Horn, Nazmi Ağa isimli lokantalarında gün batımında yenilen yemeğin tadına doyum olmuyor. Bozulmamış bir doğaya sahip olan bu bölgede yapacağınız bir tatil sizlere hem dinlendirici saatler geçirtecek hem de antik bir yerleşim alanından günümüze miras kalan kalıntıları arasında o günlerde bu topraklardaki yaşamı anımsamanıza yardımcı olacaktır. Bugünlere gelene dek nice medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan bu topraklararın yakınlarında gezilip görülecek o kadar çok yer olduğunu öğrendiğinizde sizlerde şaşırıp kalacaksınız.  Doğa, deniz ve tarih ile başbaşa kalmak isterseniz, Bargilya, tam düşlediğiniz bir tatil için sizleri bekliyor. 

 

     Bir sonraki sanal tatilde buluşmak üzere sağlıcakla kalınız.

bottom of page