top of page

İMROZ 

GÖKÇEADA

Denizin diplerinde, uçurumlarda,

Tenedos’la kayalık İmroz arasında.

Bir mağara vardır, geniş, kocaman.

Dinlendirirdi orada atlarını    

                      POSEİDON, yeri sarsan.

Poseıdon'un uçan atları

Büyük tarihçi Homeros, Troya Savaşı'nı konu eden İlyada Destanında yukarıdaki kelimeler ile söz etmiş İmroz adasından. Mitolojide Gökçeada, denizlerin tanrısı Poseidon’un adası olarak anılır. Gökçeada ya da eski ismiyle İmroz, ülkemizde güneşin en son battığı yer olarak bilinir. Ada, Kuzey Ege’de bulunan iki adamızdan büyük olanıdır. Ada, Çanakkale iline bağlı bir ilçemizdir. İlçe merkezi dışında 10 köyü bulunan bu ada da, üç yüzü Rum olmak üzere yaklaşık dokuz bin kişi yaşamaktadır. Adaya ulaşım Kabatepe Limanı'ndan kalkan feribotlarla sağlanır. 2010 yılında adaya küçük bir havaalanı yapılmış ve ilk yıllarda haftada iki kez yapılan tarifeli seferler ilgi görmeyince seferden kaldırılmış. Havaalanı bugün sadece özel uçaklar için kullanılmaktadır.

Gökçeada haritası

     Gökçeada tarih boyunca, Avrupa ile Asya kıtaları arasında köprü görevi yapmıştır. Adanın iskân tarihi bilinmese de ilk yerleşenlerin Pelasglar olduğu tahmin edilmektedir. Ada, 1455 yılında Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Ada da hayat 20.yy’a kadar refah içinde sürmüştür. 1912 yılında gerçekleşen 1. Balkan Savaşı sırasında, Rumlar adaya asker çıkarıp adayı işgal etmiştir. 1913 yılında imzalanan Atina Antlaşması ile Gökçeada ve Bozcaada Osmanlı Devleti’ne bırakılsa da, o yıllarda 1.Paylaşım savaşı çıktığı için Yunanlılar adayı terk etmemiş ve savaş sırasında bu adaları deniz ve hava üssü olarak kullanmışlardır. Ada, Lozan Barış Antlaşması ile 22 Eylül 1923’de yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakılmıştır.

      Saroz körfezinin girişinde bulunan Gökçeada’nın kuzeyinde Yunanistan’ın Semadirek Adası, güneybatısında Limni Adası, doğusunda Gelibolu Yarımadası ve güneyinde ise Bozcaada vardır. Ada, Engebeli ve volkanik bir adadır. Rüzgarının bol olması adanın dik ve sarp olan kuzey kıyılarında ilginç görüntüler oluşturmuştur. Gökçeada, içme suyu rezervi olarak kendine yeterli potansiyele sahiptir. Ege Denizi’nde ki adalar arasında suyu en bol olan ada olarak bilinir. Ada da 4 gölet ve bir baraj gölü vardır. Ayrıca kışın akan yazın kuruyan birçok dere bulunmaktadır. Ada da dolaştığınızda, suyu içilebilen birçok çeşme görebilirsiniz. Zeytinliköy Barajı, adanın içme ve kullanma suyunu karşılarken, göletlerden ise tarım amacıyla istifade edilmektedir. Adanın güney doğusunda sadece deniz suyuyla oluşmuş, bir göl vardır. Yazın kuruyan gölde, ince bir tabaka tuz birikir. Eskiden adanın tuz ihtiyacını karşılayan göl, bugün göçmen kuşlara ev sahipliği yapmaktadır. İlkbahar ve sonbahar gibi göç dönemlerinde, flamingo, angıt, suna, ördek, kum kuşu ve yağmurcuk gibi kuş türleri burada görülmektedir. Ada toprağının verimli, güneşinin ve suyunun bol olması florasına ve faunasına da yansır. Bu nedenle Gökçeada, zengin bir bitki örtüsü ile zengin hayvan türlerine sahiptir. 30 bin dönümlük tarım arazisinin ¼’ü zeytinlik olarak kullanılır. Ada da 300-400 yıllık zeytin ağaçları vardır. Son yıllarda organik tarıma geçişle adada üretilen zeytinyağının lezzetine bir de garantili doğallığı eklenmiştir. Organik tarım adanın geleceğinde etkin bir rol oynayacaktır. Adada organik ürün satan birçok işletme açılmıştır. Her türlü tahılın yetiştirildiği tarım arazilerinin dışında meşe, ahlat, kızılçam, badem ve ceviz ağaçları bulunur. Bunların dışında yabani kekik, adaçayı ve ıhlamur sık rastlanan bitkiler arasındadır. Adada genel olarak küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapılır. Diğer bölgelerden farklı olarak keçi ve koyunlar, çobansız ve özgür bir şekilde beslenir. Serbest hayvancılık adanın temel ilkesidir. Ada hayvanının etinin lezzet sırrı ise kekik ve yabani bitkilerle beslenmesinden kaynaklanır.

Kaleköy tepelerinden bir görünüm
Mustafa'nın kayvesi

      Gökçeada’ya rüzgârlı ada da diyebilirsiniz. Bu adayı sevebilmek için önce doğayı sevmek gerekir. Gökçeada'ya gelenlerin büyük şehirlerdeki bazı alışkanlıklarını unutması şarttır. Ada ülkenin en çok rüzgar alan yörelerinden biridir. Bu özelliği nedeniyle adayı öncelikle sörfçüler tercih etmektedir. Adını rüzgârdan alan ada, kuzey-güney koridorunda yılın 300 günü rüzgâr tutar. Windsurf ve Kitesurf yapılabilir ideal ortama sahip olduğu için ulusal ve uluslar arası organizasyonlara ev sahipliği yapmaktadır. Yazın kavurucu sıcağında esen bu rüzgâr ada için bulunmaz bir nimet sayılır. Adanın en avantajlı yanı, rüzgâr ne kadar sert eserse essin denize girilebilecek sakin bir koyun mutlak bulunmasıdır. Ada çevresinin, ülkemizin en temiz denizlerine sahip olduğu unutulmamalıdır. Yıldız Koyu, Kuzu Limanı, Güzelce Koy, Aydıncık, Kokina, Kapıkaya, Yuvalı Sahilleri, Laz Koyu, Uğurlu sahilleri ve Gizli Liman denize girmeye en müsait plajlar arasındadır. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) tarafından Kaleköy ve Kuzu Limanı arasında kalan bakir sahil kısmı, zengin sualtı güzellikleri nedeniyle Deniz Koruma Alanı ilan edilmiştir. Gökçeada da fokların yaşadığı 5 mağara bulunmaktadır. Zengin sualtı kaynakları nedeniyle bölge ülkemizin ilk sualtı parkı yapılmıştır. Bu bakımdan adanın dalış turizmi için de önemli avantajları bulunmaktadır. Tekrar rüzgâr konusuna dönersek, Gökçeada, rüzgârın uyumlu sessizliğine gönül veren büyülü ve mütevazı bir ada konumundadır. Adalı olmanın ön koşulları da vardır. Bunların içinde en önemli ön koşul, anakaraya ulaşmanın “zorluğunu” peşinen kabul etmektir. Adalı olmak, zamanı ve mekânı dış dünyaya göre farklı algılamaktır. İki üç günlük bir tatil geçirmek için adaya gelenlerin bunu tam olarak anlaması kolay değildir. Felsefeyi bırakıp tekrar tanıtıma geçersek, bu ada sadece sörf sporunu veya sualtını sevenler için cazibe merkezi olmadığını görebiliriz. Fotoğraf çekenleri, doğa sporları yapanları, kuş gözlemciliğini benimseyenleri, tarihin ve mitolojinin ilginç sayfalarında gezinmeyi sevenleri, temiz havayı ve henüz bozulamamış doğaya ilgi duyan tüm gezginlerin beklentisine cevap verebilir bu hüzünlü ada. Ayrıca Gökçeada dünyanın ilk cittaslow adası (sakin şehir) olması da ona ayrı bir değer katmaktadır. Adanın en eski yerleşim yerleri Rum köyleridir. Bu köyler nostaljik ortamları ile ziyaretçileri etkileyen mekanlardır. Son dönemlerde turizm sektöründe bir hareketlenme görülse de yeterli seviyede değildir. Adada konaklama genellikle ev pansiyonculuğu türündedir. Adada birçok butik otel bulunsa da konaklamak için yeterli kapasitede değildir. Adanın büyük bir kısmı sit alanı olduğu için yapılaşma denetim altında bulunmaktadır. Bu nedenle mimari projelerin yerel dokuya uygun olması gerekir. Arnavut kaldırımlı sokaklar, taştan yapılmış evler, kiliseler, çamaşırhaneler, kahve ve meydanlar yerel dokunun temel taşları olarak kabul edilir. Arada ahşap ve taşın birlikte kullanıldığı kagir dediğimiz evleri de görebilirsiniz. 1947 yılından sonra Anadolu’dan göç eden Türkler için beş yeni köy kurulmuştur. Mimari hiçbir özelliği bulunmayan bu köyler adanın dokusunu zedelemiştir. Gökçeada da çok sayıda ibadethane vardır. Issız bölgelerde bulunan manastırlar ise Katolik kilisesinin baskısına uğrayan adalı Ortodoks Rumlar tarafından yapılmıştır. Bu manastırlar genellikle ufak ve beyaz boyalı olup içleri de çok sade döşenmiş kişisel mülklerdir. Ada da 360 kilise ve manastır yapılmış olsada günümüzde 7 kilise ile birkaç manastırın kullanılmaktadır. Bugün için Gökçeada; deniz, inanç, doğa ve kültür turizmine hizmet vermektedir.

Zeytinliköy'den bir görünüm

Bademliköy'de bir kafe

     Gökçeada’nın bir ilçe merkezi ile on köyü mevcuttur. Bu köyler; 1. Kaleköy (Kastro) 2. Yenibademli Köyü 3. Bademli Köyü (Giliki) 4. Zeytinli Köyü (Ayatodori) 5.Tepeköy (Agridia) 6. Dereköy (İskinit) 7. Şahinkaya 8. Uğurlu Köyü 9. Şirinköy 10. Eşelek Köyü isimleri ile anılır. Köylerin isimlerinden de anlaşılacağı üzere beşi eski Rum köyü, beşi ise yeni kurulan Türk köyleridir. Gökçeada’yı ziyaret edeceklerin konaklama mekanını seçerken dikkat edecekleri ilk şey öncelikleri olmalıdır. Tarihi dokuya önem verenlerin eski Rum köylerini, denizi tercih edenlerin deniz kıyısına yakın köyleri, günbatımı ve manzara gibi görselliğe önem verenlerin ise yüksek yerlere konuşlanmış köylerdeki konaklama tesislerini seçmeleri gerekir.

     İlçe merkezi Yenimahalle, Çınarlı, Fatih, Cumhuriyet ve Kuzulimanı Mahallesi olmak üzere beş mahalleden oluşmuştur. Tüm resmi daireler, Devlet Hastanesi, 2 eczane, alış-veriş mekanları, Ziraat Bankası, İş bankası ve Halkbank şubeleri burada bulunur. Görülebilecek yerler arasında Çınarlı Mahallesi'nde bulunan Osmanlı mimari örneklerini taşıyan Merkez Camii ile Fatih Camii sayılabilir. Yenimahalle ve Fatih Mahallesi'nde de birer de kilise mevcuttur. Bu bölgede Özbek, Kale Palas ve Kuzey Park gibi orta büyüklükte oteller ve değişik alternatifler sunan pansiyonlar vardır. Kuzu Limanı bölgesinde, deniz kenarında Batıhan isimli yeni bir otel açıldığını da unutmayalım. Çınarlı Mahallesindeki GökçeMadaM Sanatevini de görmelisiniz.​​ Gülay Hanım, adadan topladığı muhtelif doğal objeden heykeller yapmış. Hiçbirinin benzeri yok. Ada merkezinin en güzel sokağında bir tarafı kafe olarak kullanılan atölyesini sanat galerisi haline dönüştürmüş. Kokina ise başka bir hediyelik eşya dükkanı. Kokina'da bürümcük dokuma şallar, keten elbiseler, bez çantalar, sabun, otantik takılar, İmroz baskılı hediyelikler gerçekten görülmeye değer.

       1.Kaleköy, Gökçeada'nın en eski köylerindendir. İlçe Merkezine uzaklığı 4 km'dir. Aşağı ve Yukarı Kaleköy olmak üzere iki bölümden oluşur. Aşağı Kaleköy yaz gecelerinde ilçenin en hareketli yeridir. Kordonu ve çay bahçeleri, restoran ve barlar da buradadır. Adanın deniz kenarında bulunan tek yerleşim yeridir. Aynı zamanda adanın dünyayla bağlantısını sağlayan eski bir limanıdır. Gökçeada'nın Metropoliten Kilisesi olan Aya Marina Kilisesi de buradadır. Restore edilen kilise beyaz rengi ile fark yaratır. Yukarı Kaleköy ise tepe üzerine konuşlanmıştır. Köy, sit alanı ilan edilmiştir. Ada'nın en eski tarihi mekanlarından birisi olan Cenevizlerin yaptığı İskiter kalesi buradadır. Köy, adanın en zengin ve en güzel manzaralı eski Rum köyüdür. Köyün en uç noktasında, bir bahçenin içinde adanın tek sabun atölyesi vardır. Kaleköy'de birçok butik otel, pansiyon ve kafe bulunmaktadır. Mustafa’nın kayfesi de Aya Marina Kilisesinin hemen yanındadır. Bu bölge asırlık çınar ağaçlarının altında adanın tüm sakinliğini ve dinginliğini ruhunuzda hissedeceğiniz ilginç bir mekân. Anemos, Vama, Eflin, The Castle, Kastro Konak Oteli ve Yakamoz Motel yukarı Kaleköy’de bulunan konaklanacak yerlerin önde gelenleri. Yakamoz Motel, eşsiz manzarası ve kuvvetli mutfağı ile tercih edilecekler arasında bana göre en önde geleni. Ayrıca apart olarak hizmet veren Reyna Apart, bir­bi­ri­ne bi­ti­şik tek katlı 4 aparttan oluşuyor. Aşağı Kaleköy’de de konaklamak için muhtelif alternatifler bulunmakta. Yukarı Kaleköy'de bulunan İmroza Ekolojik Yaşam Atölyesi, tüm doğa ve doğal ürün sevenlerin uğrak mekanı. Bu güzel yeri de görmelisiniz.

     2.Yenibademli Köyü, Ispartalı vatandaşlarımız ve Karadeniz'den getirilen balıkçı ailelerin yerleştirildiği yeni bir köydür. Adanın en kalabalık köyü olduğu söylenir. İlçe Merkezine 3,5 km. mesafe ile en yakın köydür. Bu köyde ev pansiyonculuğu çok gelişmiştir. Kemerli Pansiyon, Yeni Bademli Konakları, Olimbera, Örnek, Rüya, Konak, Şeker, Adayıldızı, Akdeniz ve Deniz Kızı Apart bunlardan sadece ilk anda akla gelenler.

      3.Bademli Köyü, ilçe Merkezine 4 km. mesafededir. Bademli, ada da koruma altına alınan dört köyden biri. İsmini çevresini saran badem ağaçlarından almış. Zamanında adanın zengin köylerinden olan Bademli köylüleri, meyvecilik, süngercilik ve hayvancılıkla uğraşırmış. Mimari özellik taşıyan restore edilmiş evleriyle bu köy görülmeye değer nitelikte. Köyün eski kahvehanesi şimdi kafe gibi işletiliyor. Burada fredo cappuccino'yu denemelisiniz. Son yıllarda eski evleri satın alıp restore etmek moda olmuş. Çamaşırhanesi, eski ilkokul binası ve asırlık çınar ağacı görülecek yerler arasında. Günbatımının keyifle izlendiği bu köyde İmbros, Son Vapur ve Masi isimlerinde butik tarzı çalışan üç konaklama tesisi var. Bunun yanı sıra köyün iki katlı güzel evlerinden biri olan Dimitri ada evi, aslına uygun bir şekilde restore edilerek butik bir konaklama tesisi yapılmış. Dimitri Restoran, deniz ve günbatımı manzarası ile hoş bir mekan.  Sabahları kahvaltı, gün boyunca şarap ve peynir tabağı, akşamları ise geleneksel ada mezeleri, et ürünleri  ve günlük taze ada balıkları ile harika alternatifler sunuyor. Köyde yeni açılan bal çiftliğinin de köye yeni bir renk kattığını da söylemek gerek.

      4.Zeytinli Köyü, ilçe Merkezine 3 km uzaklıkta. Bir tepenin yamacında, zeytin ağaçları arasında kurulmuş şirin bir Rum köyü. Adanın en eski kilisesi olan Agios Georgios Kilisesi bu köyde. Ayrıca bir Rum ilkokulu da var. Gökçeada’nın en çok ilgi çeken köyü olup,  dibek kahvesi ile ünlü. Köyde yaz kış 40-50 kişi yaşamakta. Merkezden minibüsler çalışıyor. Son yıllarda Yunanistan'dan köylerine geri dönen Rumların açtığı birçok kafe bulunmakta. Kafelerin menülerinde dibek kahvesi, sakızlı muhallebi ve frappe olmazsa olmaz. Kafeler, rengarenk saksı çiçekleriyle süslenmiş. Bu kafelerin dışında Zeydali isimli şirin bir butik otel ile 2018 yılında açılan Son Vapur isimli  5 odalı bir butik otel ile lokantası da var. Yeni açılan mekanda "İmroz geleneksel lezzetleri" adı altında adaya özgü yemeklerden örnekler sunuluyor. Menülerinde kuzu dolma, buharda oğlak, ahtapot füme, fener balığı kavurma, beğendili karides, horyatiki salata, yerel otlar ve mezeler denemeye değer nitelikte. Şarap menüleri ise özenle oluşturulmuş ve yerel şaraplara da yer verilmiş. Zeytinliköy'e giden köy yolunun solunda, zeytin ağaçlarının arasında açılan yeni bir mekan Parea'yı da görmelisiniz. Bunun dışında manzaraya karşı yemek yiyebileceğiniz birkaç küçük alternatifler de var. Cicirya isimli Rum mutfağına özgü hamur işini de bu köyde tadabilirsiniz.

   5.Tepeköy, ilçe Merkezi'ne uzaklığı 11 km. civarındadır. Adanın, en yüksek yerine kurulmuş olan eski bir Rum köyüdür. Tepeköy, terk edilmiş bir köy konumunda iken uzun yıllar yaşadığı İstanbul'dan doğduğu köye dönüş yapan Barba Yorgo'nun girişimciliği ile canlanmış. Barba, köy meydanında bulunan Rum tavernasını işletiyor. Ayrıca eski köy evlerini pansiyon ve apart olarak kiralayarak köye yeni bir hayat getiriyor. Kendi üzümünden ürettiği ev şarapları ile ünlü. Her yıl ağustos ayında kutlanan Meryem Ana etkinlikleri bu köyde yapılıyor. Son yıllarda köylerine geri dönen Rumlar artmış. Bunlardan Vasil köyün kahvesini işletiyor. Bu kahvede frappe içebilir, ünlü yunan tatlısı tatlı süt böreğinden yiyebilirsiniz. Kahvenin tam karşısında, köyün meydanında açılan Angelika'nın tavernası da güzel bir mekan. Angelika isimli Rum, adaya yeni dönenlerden biri. Güleryüzlü, samimi ve müşteri değil de misafir ağırlar gibi. Bol porsiyon ve uygun fiyatla yemek yiyebileceğiniz uygun bir mekan. Köye girmeden 100-150 metre önce sağ tarafınızda kalan toprak yoldan çıkarsanız bu yol sizi Pınarbaşı piknik alanına götürür. Koruma altında bulunan asırlık çınarlar bu mesire yerine ayrı bir güzellik katar. Ayışığı Çamlık Pansiyon ise bu köyü sevenlerin tercih ettiği bir konaklama yeri. 2018 sezonunda Son Vapur, köyün girişindeki dut ağacının altına tam bir taverna tadında müzikli bir meyhane açmış. Tepeköy bundan sonra meyhaneleri için de ziyaret edilecek bir köy durumunda.

      6.Dereköy, adanın en eski Rum köylerinden olup, ilçe merkezine 16 km uzaklıktadır. Eski yıllarda ülkemizin en büyük ve gelişmiş köylerinden olan köyde, 22 kahvehane, 2 sinema, çok sayıda dükkân ve 3 tane de zeytinyağı imalathanesi bulunduğu söyleniyor. Adanın en büyük çamaşırhanesi de bu köyde. Günümüzde ortasından geçen yol ile ikiye bölünen bu köy, terk edilmiş ve metruk binaları ile dikkat çekiyor. Dereköy'de bugün yüzden fazla hane yaşamakta olup, iki kilisesi faal durumda. Köyde birkaç konaklama tesisi ve restoran var. Bunların içinde Naturel Otel ve eski öğretmen lojmanlarını elden geçirerek konaklama tesisi haline getirilen Ayışığı Çamlık Pasiyon bunların içinde en çok tercih edilenler. Madam Kalyopi'nin yaşadığı iki katlı taş ev de restore edilmiş. İkinci katı konaklama tesisi olarak kullanılıyor. Giriş ise kafe olarak kullanılıyor. 

     7.Şahinkaya Köyü, Trabzon'un Çaykara ilçesinden gelen Karadenizli vatandaşlarımızın yaşadığı yeni bir köydür. İlçe merkezine 16 km. uzaklıktadır. Halk burada geçimini hayvancılık, ziraat ve arıcılık ile sağlar. Burada köylüler tarafından kurulan ve hayvansal ürünlerin üretiminin gerçekleştirildiği bir mandıra mevcuttur. Köyde kışın yaşayan sadece 5-6 aile bulunmakta.

     8.Uğurlu Köyü, adanın en batısında olup, ilçe merkezine uzaklığı 25 km'dir. Muğla ve Burdur'dan gelen vatandaşlar için yapılmıştır. Genelde üzüm yetiştiriciliği, tarım, hayvancılık ve ev pansiyonculuğu halkın geçim kaynakları arasındadır. Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı eğitim ve dinlenme tesisleri bu köydedir. Adanın en doğal ve uçsuz bucaksız kumsallarından birisi olan Gizli Liman, köye yürüme mesafesindedir. Sahil tamamen bakir olup, adanın en güzel plajlarına sahip. Köyde 4 bakkal, 2 kahve, 2 kasap, 3-4 restoran ve konaklama tesisleri bulunmaktadır. Bunların içinde Mavisu Resort gibi adanın en büyük tesisi de bulunmaktadır. Bu tesis çok büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen hak ettiği kalitede bir işletmeye maalesef sahip değildir.

      9.Şirinköy, Bulgaristan'dan göç eden vatandaşlarımızın yerleştirildiği yeni kurulmuş bir köy. Köyde ziraat ve hayvancılığın yanı sıra ev pansiyonculuğu da yapılmakta. 150 hane olan köyde kışın da 80-90 hane yaşamakta. 

   10.Eşelek Köyü, Çanakkale'nin Biga ilçesine yapılan barajdan etkilenen Eşelek Köyü sakinleri, yeni kurulan bu köye nakledilmiştir. Köyün ilçe merkezine uzaklığı 8 km'dir. Halk geçimini ziraat ve hayvancılık ile sağlamaktadır. Köy, Aydıncık plajına 2 km mesafe ile en yakın yerleşim yeri olduğu için köy halkı yazın evlerini apart pansiyon olarak kiraya vermektedir. Aynı tip, iki katlı, küçük bahçeli, renkli evleri ile sevimli bir köy. Evlerin deniz manzarası da vardır. Köyde iki bakkal ve yol kenarında meyve-sebze tezgâhları vardır. Kefaloz Plajına yakınlığı nedeniyle sörf yapanların da tercih ettiği bir köydür. Aydıncık (Kefaloz) plajı ise ilçe merkezine 12 km uzaklıkta olup 1200 mt. uzunluğunda altın rengi kumsal bir sahili vardır. Bu bölgede Gökçeada Sörf Eğitim Merkezinin taş mimarisi ile doğaya uyumlu, arıtma sistemiyle çevreye saygılı, Türkiye’nin ilk ve tek konaklamalı su sporları tesisi bulunur. Tesis, 46 odası ve 100 yatak kapasiteli konaklama ünitesi ile buna uygun restoran bölümü ile hizmet vermektedir. Çevresinde her keseye uygun konaklama tesisi vardır. Bu bölge, sörfü öncelik olarak kabul eden sporu önde tutan ziyaretçiler için kaçırılmayacak bir bölgedir.

Rum köylerinde bir çamaşırhane
Gökçeada evleri

     Gökçeada ülkemizin en büyük adası. 1965 yılında Dereköy civarında kurulan yarı açık cezaevinin 1991 yılında kapatılması ile ada kendisi ve yaşayanları ile barışmıştır. Turizme açılmasıyla birlikte de gelişime açılmıştır. Bu büyük ada da gezip görülecek yerlerin sayısı oldukça fazladır. Eski Rum köyleri öncelikle görülmelidir. Bunun yanı sıra Yıldız Koyu, Dereköy’de bulunan Marmaros Şelalesi, Mavi Koy, Gizli Liman, Tuz Gölü, Kuzu Limanı’nın doğusunda bulunan Peynir Kayalıkları ve adanın güney kısmında bulunan birbirine bitişik olan, Kokina kaya mezarları ve Yeni Bademli Höyüğü görülmesi gereken yerler arasında önceliklidir. Gökçeada'da her yıl 14-16 Ağustos tarihlerinde Rumlar tarafından düzenlenen Meryem Ana Panayırı yapılmaktadır. Bu panayır adanın en kalabalık olduğu dönemdir. Bozcaada için üzüm ne kadar önemli ise Gökçeada için de zeytin o denli önemlidir. 152 Gökçeadalı zeytin üreticisi birleşerek ortak bir zeytinyağı fabrikası kurmuştur. Zeytinin toplandıktan sonra hemen sıkıma girmesi kalitesini yükseltip, asit derecesini de düşürmektedir. İmbros Koyunu ise sadece Gökçeada'da yetişen bir tür olup döl ve süt verimi oldukça yüksektir. Doğal yolla ve bol kekikle beslenen bu koyunların lezzetinin çok farklı olduğunu tattığınızda sizlerde fark edeceksiniz. Gökçeada da yüzden fazla balık türü bulunmaktadır. Ada ve çevresinde mevsimine göre sardalye, uskumru, kolyoz, orkinos, kılıç, palamut, istavrit, barbun, tekir, kırlangıç, sarpa, melanur, mercan, karides, ıstakoz, kalamar ve de ahtapot bulabilirsiniz. Gökçeada mutfağı da Ege mutfağına benzemektedir. Deniz ürünleri, kırmızı et, yabani Ege otları ile zeytinyağı ada mutfağının ana malzemeleridir. Bölgede deniz memelilerinden yunuslar ve foklar da görülmektedir. Özellikle yunuslar, Çanakkale- Gökçeada arasında sefer yapan feribotlara eşlik eder. Mayıs- Haziran aylarında ise Kaşalot adı verilen bir balina türü gözlemlenir. Gökçeada merkezinde öğlen yemeği için Gülsen Aktaş’ın Ecem Lokantası (Kızılay Cad. No:97) ziyaretçileri memnun bırakır. İş Bankasının yanında bulunan mekanda da oğlak yemelisiniz. Financial Times gazetesi, Gökçeada'yı '' Mükemmel bir yaz kaçışı için büyük ihtimalle hiç duymadığınız İtalyan Favignana, Hırvat Vis, İspanya’nın Tabarca ve Yunan Founi ile birlikte 5 Akdeniz adasından biri '' olarak tanımladığını unutmayın ve vizesiz gidebildiğiniz bu adanın değerini lütfen biliniz. Bu arada bir de Gökçeada’da altın çıkarılması işi gündeme geldiğini sizlere anımsatırım. Bu tür haberler gün gelir ısıtılır ve acı bir yemek gibi önümüze sunulur. Sonra aynı yemek buzdolabının en serin noktasında saklanıyor ve bir gün tekrar ısıtılıp önümüze konulur. Bu kokuşmuş yemek insanın midesini bulandırır. 1 gram altın için ne kadar kayanın siyanürlü sudan geçirileceği ve doğanın nasıl tahrip edileceğini düşünmeniz gerekir. İyisi mi o güzel ada bozulmadan siz siz olun bir kez ziyaret edin. İstilaya uğramış, betonlaşmış, pahalılaşmış ve de özellikle yapaylaşmış tatil mekanlarından sonra Gökçeada; doğasıyla, hüzünlü hikayeleriyle, insanıyla, kültürüyle, o saf ve temiz kalmış doğallığıyla beğeneceğiniz bir tatil bölgesi olduğunu göreceksiniz. Gökçeada’da öyle büyük ve yıldızlı oteller bulamazsınız ama butik ve sevimli konaklama mekanları mevcuttur. Benim adadaki favori mekânım Kaleköy’de bulunan Yakamoz moteldir. Motelin konaklama tesisi biraz bakım gerektirse de motelin restoranının adada tek olduğunu göreceksiniz. Bu güzellikleri yaşamak için sizde de bazı eksiklikleri görmezden gelip burada konaklayın ve adanın eşsiz günbatımının keyfini çıkarın. Bu kadar yol geldikten sonra Tepeköy ile Kapıkaya plajı arasındaki yol üzerinde bulunan tek tesis olan Cugura Organik hediyelik eşya dükkanına uğramayı sakın unutmayın. Bu mekanda bir kahve molası verin ve burayı işleten insanları tanımaya çalışın. Adadan ayrılmadan önce Efibadem almayı da unutmayın. Rumlardan esinlenerek yaratılmış olan bu bademli kurabiyeyi adaya özgü bir hediye olarak da düşünebilirsiniz. En güzel olay ise feribot iskelesinde çalışan görevli personelin dirayeti oldu. Bu personel tek başına onlarca motosiklet sürücüsüne sıraya girme dersi  verdi.

Kaleköy'de bir yaz gecesi
Kaleköy'de gece manzarası
bottom of page