top of page
  • Facebook Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • Google+ Social Icon
  • YouTube Social  Icon
  • Pinterest Social Icon
  • Instagram Social Icon
Kıyıkışlacık   (Iasos)

    Söke ovasını geçtikten sonra iki taraflı zeytin ağaçları ile yeşillenmiş güzel bir yolda ilerliyoruz. Eskiden dar ve virajlı olan yol şimdilerde genişletilmiş ve gidiş geliş ayrılmış. Bafa gölüne geldiğimizde bir tarafta gölün lacivert renkli suları diğer tarafta zeytin yeşili güzel bir harmoni oluşturmuş. Biraz ilerledikten sonra yolun sağ tarafında Selimiye tabelasını görüyorsunuz. Buradan sağa sapın, Selimiye köyünü 5 km geçtikten sonra İASOS sapağından ikinci kez sağa sapmanız gerekecek. Manzarası çok güzel olan bu yolda 18 km gittikten sonra karşınızda yeni adıyla Kıyıkışlacık eski adıyla Iasos olan antik Karya kentine ulaşırsınız. Güllük körfezinde bulunan bu şirin köyümüz dünyaca ünlü Iasos harabeleri ile iç içe bulunmaktadır. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

      Eldeki bilgilere göre, çok eski zamanlarda Argoslu kolonistler kenti bir adanın üzerine kurmuş. Kolonistlerin lideri Iasos, bu kente kendi adını vermiş. Jeolojik olaylar sonunda ada denizle birleşerek yarımada haline gelmiş. Kente daha sonra Milet'ten gelen göçmenler de yerleşmiş ve şehrin nüfusu bir hayli artmış. Bu nedenle şehir çok büyümüş. Iasos antik kentinde dolaşmaya başlıyoruz. Önce yarımadanın denizle birleşen uç kısmına doğru keşfe çıkıyoruz. Burnun ucundaki Küçük Deniz'de iki dalgakıran görülüyor. Dalgakıran ve gözetleme kulesinden biri suyun derinliklerine gömülmüş. Diğerini ise Fiat - Vehbi Koç Vakfı onarıp bugünkü haline getirmiş. Bu onarım sonucu ortaya enfes bir eser çıkmış. İasos kentinin savunma sistemi iki ayrı yapı kompleksinden oluşturulmuş. Biri yerleşim alanını çevreleyen surlar diğeri ise, yarımadayı kara kısmına bağlayan duvarlar.

 

     Şehrin sur duvarlarındaki kaplamalar ne hazindir ki 1800 lü yıllarda İstanbul'un liman yapımında kullanılmak üzere yerlerinden sökülüp Marmara denizine gömülmüş. Şehrin içine doğru ilerleyip, Mandalya Körfezi'ne en hâkim noktada kurulan Mozaikli Eve geliyoruz. Bu güzel ev, Roma İmparatorluğu döneminde yani M.Ö 2. yüzyıl başlarında yapılmış. Saray gibi olan evin girişi mermer, diğer odaların tabanı inanılmaz güzellikte, geometrik desenli mozaiklerle kaplanmış. Mozaikli evden aşağılara inip, muhteşem Artemis Tapınağı'nı, işlemeli sütunlarla kaplı agorayı, boleterumu (meclisin toplandığı yer) dolaşıp, köyün içinde bir mücevher gibi parlayan müzeye geliyoruz. Müze pazartesi hariç her gün açık. Müzenin ortasında görkemli bir anıt mezar. Bu küçük fakat güzel müzedeki parçalar birbirinden harika. İasos'ta kazılar, devletin hala istimlak yapmamasından ötürü yaklaşık 40 yıldır çok yavaş sürüyor. Bu kazılar sırasında bulunan üzerinde genç bir çocuk ve Yunus balığını gösteren çok sayıda para bize ünlü Iasos efsanesini anımsatıyor. "İasos'ta erkek çocukların, Gymnasium'da çalıştıktan sonra, denizde banyo yapıp ter atmaları bir gelenekmiş. Bu köyde yaşayan 'Hermias' isimli, içine kapanık bir çocuk, arkadaşları denize girip, yüzüp eğlenirlerken sahilde oturur yalnız başına onları izlermiş.

 

     Günlerden bir gün, kıyıya bir yunus balığı yanaşmış, Hermias'ın yalnızlığını fark edince onunla sohbete başlamış. Bir süre sonra çocukla Yunusun arkadaşlıkları ilerlemiş. Yunus bir gün çocuğu sırtına alıp, onu açıklara götürmüş, orada yüzmüşler, oynamışlar, birbirleriyle şakalaşmışlar. Akşam olduğunda ise çocuğu yine sırtına alarak kıyıya getirmiş ve aldığı yere bırakmış. Bu arkadaşlık oldukça uzun süre devam etmiş. Bir gün birlikte denize açıldıklarında, Yunusun sırtındaki yüzgeçler çocuğun bacaklarını kesmiş ve damara rastlayan bu kesikler dolayısıyla çocuk kan kaybından ölmüş. Yunus çocuğu alıp kıyıya getirmiş ve karaya bıraktıktan sonra kendisini de karaya vurup intihar etmiş. İasos halkı, çocuğa ve yunusa bir mezar yaptırmışlar ve üzerine de, Yunusa binmiş çocuğu tasvir eden bir taş dikmişler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

     İşte İasos'un simgesi böylece oluşmuş. Biraz da Kıyıkışlacık'ın dışına çıkıp kıyı ve koylarını dolaşalım. Bu gezimiz sırasında o dantel gibi oyulmuş lacivert renkli koyların en güzel köşelerine yüzlerce balık  çiftliğinin yerleştirildiğini görüyoruz. Bu çiftliklerden ötürü denizin ve kıyıların olağanüstü kirlendiği çıplak gözle dahi belli oluyor. Bu nedenle çevredeki kırk civarında koy bu kirlilikten nasibini almış durumda. Bu yetmiyormuş gibi birde binlerce zeytin ağacı kesilip, aralarına sayısız kooperatif evleri yapılmış. Birçoğu da tamamlanmadan çevre kirliliği yaratmış durumda. Yolumuz Kıyıkışlacık'ın bakir ve güzel bir mahallesi olan Zeytinlikuyu'ya ulaştığında, katliamın ürkütücü boyutlarını görüp, üzülüyoruz. Kıyıkışlacık'ta bir kaç pansiyon mevcut. Sahibi ressam olan Zeytin Pansiyon bunların içinde en ilginç ve en meşhur olanı. (0 252 537 70 08). Yılın altı ayını Danimarka'da geçiren ressam İbrahim Örs aslında Bedri Rahmi Eyüpoğlu'nun atölyesinden. İbrahim Bey, eşi ve  talebeleriyle birlikte burayı bir sanat cenneti haline getirmiş. İasos harabelerinde Mozaikli Ev'de gördüğümüz en güzel parçalar, Örs'ün talebeleri tarafından aslına uygun olarak taklit edilip, pansiyon girişinin zeminine resmedilmiş. Uzun toprak saksılar bile çivit renkli mozaikle bezenmiş. Duvarlar seramik parçaları ve resimlerle süslenmiş. Anlayacağınız pansiyon bir sanat galerisi haline dönüştürülmüş. Onbir odalı Rönesans Pansiyon-Apart' (0252 537 74 12), antik kent, kale ve denize bakan manzaralı güzel ve temiz bir pansiyon. Güllük Körfezi'ne bakan, muhteşem manzaralı bir tepe üzerine kurulu olan ondört odalı Kaya Pansiyon ise (0252 537 74 39) bölgenin en köklü işletmelerinden biri. Cengiz Pansiyon (0252 537  72  81) ve İasos Pansiyon (0252 537 72 35) ise köyün diğer konaklanacak tesisleri. Bunların yanı sıra. Zeytinlikuyu mevkiinde Mimar Ayhan Yazıcı'nın eşi ile birlikte çalıştırdığı sekiz odalı Hayal Pansiyon-Restaurant'ı (0252 562 00 63) da sizlere değişik  bir alternatif olarak önerebiliriz. Karides ve balık cenneti olan Kıyıkışlacık'ta sahilde bir kaç lokanta mevcut. Bu lokantalarda ağırlık balık ürünleri ve zeytinyağlı meze ağırlıklı. Bunların arasında Dilek Lokantasını  favori gösterebiliriz. Fakat bu arada Iasos ve Ceyar isimli diğer lokantalara da haksızlık yapmamak gerekir.

        Iasos, belki güzel bir beldemiz lakin hem düzensiz bir o kadar da yetersiz.  İnsanın görmezsen olmaz diyebileceği bir belde hiç değil. Yurtdışına çıktığımızda tarihi eserleri bizlere neredeyse dürbünle gösterirlerken, bu belde de üstüne çıkıp resim çektirmek bile serbest. 

bottom of page