top of page

EKİM  AYI

    Ben aylardan en çok Ekim ayını severim.

   

    Bazı yazarlarımız sarı yaz olarak ifade etmiştir bu güzel ayı. Ekim ayında havalar ne çok sıcak olur ne de çok soğuk olur çoğunlukla. Kimilerine göre ağaçlar soyunurmuş, kimilerine göre bu çıplaklıktan utanıp yüzleri kızarırmış. Hayvanlar da kışa hazırlık yapmaya başlar Ekim ayında. Ekim, tahmin edebileceğiniz gibi ekmek fiilinden türetilmiştir. Bu nedenle doğa çok ta fazla cömertleşiyor bu ayda. Önce denizlerimizdeki balık çeşitliliği arttığı gibi bolluğu da başlar. İpe dizili kuru uskumruların çiroza dönme saltanatı da bitmiştir sonunda. Çingene diye nitelediğimiz palamut kısa sürede hem büyümüş hem de yağlanmış olur sularda. Palamut büyüdüğünde adı da değişir bu arada. Hele palamudun torik olduğu zaman yapılan lakerdası, yanında kırmızı soğan eşliğinde yemekleri bir keyif şölenine dönüştürüyor. Bir an için gözlerinizi kapatınız. Deyin ki bir Akdeniz sahil kasabasındasınız. Denizin yanı başındaki masanıza oturmuş sevdiğiniz insan ile birlikte günbatımını yolcu etmeye hazırlanıyorsunuz. Arka fonda ruhu dinlendiren bir müzik, bardağınızda buz gibi rakınız, yanında da kırmızı soğan eşliğinde mis gibi bir lakerdanız da var mesela. 

   

    Ben aylardan en çok Ekim ayını severim. Yazın karmaşası biter, gelen giden azalır bu mevsimde. O güzel mavi deniz hüzünlenir, durulur. Ama bu kez kadınlarımız yorulur ama bu yorgunluk sevinç doludur. Önce kışlık yiyecekleri hazırlama telaşı sarar cümle evleri. Biber, salatalık, patlıcan turşusu, salçası, çeşit çeşit reçeli ama soğuk kış gecelerinin olmazsa olmazı illaki tarhana çorbası. Ev hali bu iş kolay kolay biter mi?  Çocuklar üşümesin diye kalınlaşır örtüler. Önce yatak takımları değişir. Yazlıklar kalkar kışlıklar görücüye çıkar. Artık bir pantolon bir tişört devri de çoktan sona erdi. Geceleri kalın giyinmek ister. Çoraptan gömleğe, pantolonda kazağa gardırop baştan sona değiştirilir. İnsanlar gibi evler de giyinmeye başlar. Temizlenip, kışa hazırlanmış halılar serilir temizlenmiş yerlere.

   

    Ben aylardan en çok Ekim ayını severim. Tatile çıkmak için bu ayı bekler bazı yaşlılar. Yazın o sıcak günlerinde sokağa çıkmak istemeyip tatile gitmeyenler için artık gezme vakti de gelmiştir. Sarı yaz onların tatil mevsimidir. Sahil kasabaları boşalıp hüzünlenmiş bir garip olmuştur bu mevsimde. O rahatsız edici sıcaklar yoktur artık. Geceleri daha rahat uyunur. Hatta bazen üşünür bile. İşte o insanlar Ekim’ i dört gözle bekler, mutlu olabilmek için. O kavurucu yaz sıcaklarından sonra kışa özlem sayılır bugünler belki de bazıları için. Ama bir gerçek var ki, orta yaşın üstü ve yalnız yaşayan bir insan hangi ay olursa olsun kolay kolay yalnızlığından kurtulamaz.  

    Ben aylardan en çok Ekim ayını severim. Niye diye sorarsanız belki bir yazı daha geride bıraktığım için. Yahya Kemal, bir şiirinde,

    “Günler kısaldı,

      Kanlıca'nın ihtiyarları

      Bir bir hatırlamakta,

    geçen sonbaharları” diye nitelemiş o günleri. Çünkü Ekim ayı, insan ruhunu önce ölüme hazırlar ve arkasından ağacın yaprakları gibi bir bir toprağa çekmeye başlar.

   

    Ben aylardan en çok Ekim ayını severim. Belki sonbahar, yaz ile kış mevsimi arasında bir köprü olduğu için, belki hüzün mevsimi olduğu için, belki de ben bu ayda doğduğum için. Ekim ayı bazılarına hüznü çağrıştırırken, bazılarına da aşkı çağrıştırır. Ama ben aylardan en çok Ekim ayını severim. Belki onun getirdiği serinlik insana sevmeyi öğrettiği için belki de sonbahar doyumsuz bir aşkın sonu olduğu için. Ben aylardan en çok Ekim ayını severim. Çünkü Ekim'in rengi gök mavisidir. İnsana sakinlik ve huzuru verir. Bu renk insana aşkı ve güzelliği getirir.

bottom of page