top of page

CUNDA

ay-ışığı-manastırı_33431.jpg
indir.jpg

Pateriça yarımadasında bulunan Ayışığı manastırının eski ve restorasyondan sonraki görünümleri.

     Bir lokma ekmeği zeytinyağına banarken aklıma takıldı bu yazı. Zeytinyağı deyip geçmemek gerek, “Has Ada” bir zeytinyağından çok farklı.  Kilo vermemize yardımcı, metabolizmaya yararlı, sindirimi kolaylaştırırken yaşlanmayı ertelemesi de cabası. Her derde deva soğuk sıkma natürel sızma zeytinyağının damak tadı ise harika. Kaz Dağları’nın bol oksijenini bereketli topraklarla buluşturan çapkın rüzgâr sayesinde, civardaki zeytin ağaçlarının kendine has bir aroması var. Amacım, sizlerin sağlığınızı, huzurunuzu ve mutluluğunuzu bir nebze olsun arttırmak. Bunu gerçekleştirebilmek için önce biraz hayal kurdum. Ardından ince eleyip sık dokudum, geçmişte yaşayıp ta unuttuğum güzellikleri anımsadım.

    

    Hayat büyük bir koşuşturma içinde geçiyor. Hem yoğun bir o kadar da hızlı akıp gidiyor. Bu nedenle günlerimiz giderek birbirine benzeyip, monoton hale geliyor. Bir süre sonra konuştuklarımız, düşündüklerimiz, yaptıklarımız, sıradanlaşıp kalitesini yitiriyor. Oysaki insanın çalışması madalyonun bir yönü asıl yönü ise yaşamak ve yaşamaktan zevk almak. Bu nedenle sizi mutlu edecek, biraz bohem biraz da karizmatik bir sahil beldesine götürmek istiyorum. İstikamet Cunda adası.  Cunda, Ayvalık koyundaki 22 adadan biri ama bu adaların içinde yerleşime açılmış yegâne ada. Ülkemizin Ege Denizinde yer alan Gökçeada, Bozcaada ve Uzunada'nın ardından dördüncü büyük adası. Cunda adası; papalinası, sakızlı dondurması, lokması ve tarih kokan sokakları ile ünlü. Yerli turizmin gözdesi olan bu ada, özellikle lezzet düşkünlerinin değişmez mekânı.

cunda-adasi-sahil.jpg

Ada, Ayvalık ile bağını iki köprü ile sağlıyor. Adada eski yıllarda çoğunlukla Rumlar yaşarmış. 1924 nüfus mübadelesiyle Yunanistan’a göç eden Rumların yerini, Girit ve Midilli’den gelen Türkler almış. Günümüzde tarihi taş sokakları, yöresel ot ve balık yemekleri, seçkin otel ve pansiyonları ile sizleri huzurlu bir tatil geçirmeye davet ediyor. Adanın geçmişine tanıklık etmiş olan kilise, manastır ve eski Rum evleri, sizin de ilginizi çekecek. Arnavut kaldırımlı dar sokaklarında dolaşırken, geçmişin kendine has kokusunu sizde 

Adanın panaromik görünümü

hissedeceksiniz. Bu sevimli evlerin mimari yapılarından kapı tokmaklarına, sütunlu kemerli girişlerinden kesme taş silme ve pencere sövelerine kadar göreceğiniz ilginç ayrıntılar inanın size hoşça vakit geçirtecek. Eski taş evlerin kapılarını dahi tek tek incelemeye değer. Bu evlerin bazıları restore edilerek kimliklerini muhafaza edebilmiş. Kalanlar ise zamanın bıraktığı izler ve bakımsızlık yüzünden oldukça hüzünlü. Sıvaları dökülmüş duvarlar, insan yüzüne hasret pencereler. Kim bilir? Belki onlarda sabırla sıralarının gelmesini bekliyor olabilir. Aralarında çok şanslı olanlar da var. Rahmi Koç tarafından restore ettirilerek müzeye dönüştürülen Taksiyarhis Kilisesi ile Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı’na dönüştürülen Agios Yannis Kilisesi ile yanı başındaki Yel Değirmeni gibi. Rahmi Koç, adadaki kiliselerden birini müzeye, diğerini de kütüphaneye dönüştürerek Cunda’ya adeta damgasını vurmuş. Bu iki mekân adanın görülmeye değer en önemli anıtsal yapıları olmuş. Cunda’da yeni trend; Koç, Sabancı, Boyner, Komili gibi kalburüstü iş adamları ile Dikran Masis, Cemil İpekçi, Kenan İmirzalıoğlu gibi popüler isimler ile Bekir Coşkun, Emin Çölaşan gibi ünlü gazeteciler ya tarihi mabetleri restore ettiriyorlar veya tarihi taş evleri mülk edinirken bazıları da arsa alıyorlar.

gunes_saati.jpg
Güneş saati
tas_kahve.jpg
cunda-adasi-plajlari.jpg
Taş kahve
Pateriça sahilinden görünüm

     Cunda’nın kendine has özelleri de var. Güneş saati, asırlık taş kahvesi ve Pateriça koyu gibi. Tersten başlayalım anlatmaya. Pateriça aslında deniz kenarında terk edilmiş eski bir Rum köyü. Bu koy; tertemiz denizi, sakinliği ve huzurlu atmosferiyle elit bir dinlence yeri. Günümüzde yapılaşmanın ulaşamadığı yani yazlıkçıların hışmına uğramamış nadir doğal koylardan biri. Ormanlık alan ve zeytinliklerin çevrelediği koyun tam karşısında Güvercinlik Adası yer alır. Adadaki manastırın yıkık duvarları ve kulesi hala ayakta ve sahilden görülebilir durumda. Yarımadanın en uç noktasında Ayışığı Manastırı vardır. Manastırın son sahipleri Suzan Sabancı Dinçer ve Haluk Dinçer çifti, restorasyon yaptırarak mezbelelik halindeki bu tarihi yapıya eski kimliğini kazandırmışlar. Pateriça yarımadasında iki eski Rum köyü mevcut. Yarımada çevresinde açılan birkaç beach ise günübirlik gelen misafirlere hizmet veriyor. Gelelim adanın diğer bir özel mekânı olan Taş Kahveye.  Cunda’da yaşayanların ve adayı ziyarete gelenlerin buluşma noktasıdır burası. Yüksek tavanlı yapının iç duvarlarındaki aynalar görülmeye değer. Geçmiş yılların getirdiği ağırbaşlılığın ve olgunluğun yanı sıra oldukça da gururlu bir tarihi yapı. Bir zamanlar çatısı altında piyano çalınan bir mekân. Onca görüp geçirdiği badirelere karşı hala dimdik ayakta kalmanın mutluluğunu yaşarken, işletmesi de açıldığından beri “Dededen-toruna” devam edip gidiyor. Cunda’nın üçüncü özel mekânı ise deniz kenarında zemine konuşlanmış büyük bir güneş saati. Aylar metal levhalar üzerinde bir elipsin içerisine güneşin konumuna göre yerleştirilmiş, elipsin iç çevresinde ise 1’den 12’ye kadar rakamlar yazılmış. Yerdeki metal levhalardan bulunduğunuz ayın üzerine bastığınızda gölgenizin düştüğü yer, size saati gösterir. Cunda’nın en kalabalık yeri ise rengârenk çarşısı. Bu çarşı da ne ararsan bulunuyor.  Antikacı dükkânı Yurtsever’den Cunda Gözde’ye, Cunda Nautilus Hediyelikten Santimetre’ye kadar her çeşit hediyelik ibadullah. Gelelim antikacı dükkânına, Emine Nilgün Yurtsever hanım sadece antikacı değil aynı zamanda bir yazar. Yazmış olduğu kitabında okurlarını Cunda'da özel bir yolculuğa çıkarıyor. Dükkânı ise dışardan görüldüğü gibi değil, içi nadide antikalarla dolu. Cunda Gözde ise sağlık satıyor. Asırlık zeytin ağaçlarından derledikleri ve geleneksel yöntemlerle hazırladıkları zeytin çeşitlerinin yanı sıra soğuk sıkım natürel sızma zeytinyağları ile sofralarınıza sağlık ve lezzet katıyor. Cunda Nautilus ise mümkün olduğu kadar kimsede olmayan hediyelik ürünleri satışa sunuyor. Cunda’da kendinizi kaybedeceğiniz bir mağaza da Santimetre. Her biri özel tasarım olan fonksiyonel porselen ve seramik sofra ve mutfak elemanları, ahşap ürünler ve ev tekstil ürünleri. Bayanlar tarafından mutlaka görülmeli.

cundaadasi5.jpg
Cunda resimleri.jpg

Cunda sokaklarından iki farklı görüntü

     Cunda’da sanatsız da kalınmıyor. Ressam Emine Alışık, “Olgay Sanat Evinde” resim çalışmalarını sürdürüyor. Emine Boyner Kürşat ise “Atölye Patika” isimli doğayla uyum içerisinde yaşamayı amaçlayan çok yönlü bir sanat ve zanaat işliği kurmuş. Sanatçı atölyesinde birbirinden farklı ürünler üzerinde çalışıyor. Fotoğraf Sanatçısı Emine Berkan ile Floret Desaban’ın birlikte açtıkları “LİTTLE BUDDHART” isimli sanat galerisi de ziyaret edilecek yerler arasında. Seramik sanatçısı “Heves Berksu”nun kendi adını taşıyan mini minnacık atölyesinde, kendi tasarladığı zarif, yalın, zevkli seramik ve porselen objeleri görüp beğendiklerinizi satın alma imkanınız da var.

     Cunda’da konaklama alternatifi de oldukça çok. İster Cunda merkezde ister merkezin yakınlarında kaliteli birçok butik konaklama tesisi var. Örneğin dar bir sokakta yer alan Moshinos Otel antikalarla döşenmiş ağır bir otel. Yundantik Cunda Konakları ise Taksiyarhis Kilisesi’nin çok yakınında üç taş evden oluşan butik bir otel. Cunda’nın yüksek mahallesinde, göz kamaştırıcı güzellikteki bir bahçenin içinde iki taş evden oluşan Begonvilla Evleri’de konaklamaya değer güzel bir tesis. Otel Sobe ise Cunda’nın göbeğinde yer alan keyifli ve kaliteli bir tesis. Ayrıca Paterica'da servisle ulaşım sağladıkları harika bir plajları da bulunuyor. Ziya Bey Konağı, sevimli bir sokakta esprili ve ruhu olan bir konaklama mekânı. Cunda Fora, Rum mimarisinde taş duvarlı, şömineli, deniz manzaralı ve bahçeli odalarda ağırlıyor misafirlerini. Mola Cunda Hotel, bölge dokusuna uygun mimarisi, tamamen çevre dostu malzemelerle yapılan binası ve doğa dostu ısıtma/soğutma özellikleri ile fark yaratıyor. Benim Cunda’daki konaklama tercihim ise sahilde lokantalardan Ayvalık yönüne yürüdüğünüzde deniz kenarında konuşlanan Deniz motel ile Ezer otel. Birinin otoparkı var diğerinin ise çevresi park etmeye çok müsait. İki otelin de deniz üstünde iskeleleri var. Bu nedenle denize girmek sorun olmuyor. Personelin temizlik ve müşteriye ilgisi de yeterli seviyede. Fiyatları da Cunda'ya göre uygun.

      Cunda’da en önemli konu akşam yemeği için rezervasyon yapılması. Özellikle bayram ve özel günlerde çat kapı biz geldik yapılmaz. Öncelikle bilmeniz gereken Cunda’da her mekânın özel bir yemeği var. Örneğin Cunda Balık Evi’nde sunulan “Rakides” yeni bir ara sıcak. Karidesi haşlayıp, tereyağında pul biber ve az rakıyla kavuruyorlar, karides oluyor size Rakides. Dalyan Restoranın yeni mezesi ise “ısırgan otlu levrek.” Levrek ince kıyılmış ısırganla hafif haşlanıyor, krema, un, baharat ilave edilip üzerine kaşar peynir serpilip fırınlanıyor. Cunda’da özellikle bir Rum mezesi olan sıcak ot ve çeşitli peynirlerin harmanlanmasıyla yapılmış Girit ezmesi farklı lezzet türleri. Cunda Uno, bir İtalyan restoranı. Cunda'da balık ve meze dışında bir şey arayanlar burayı denemeli. Taverna ve canlı müzik yapan mekânlar da arka sokaklarda konuşlanmış durumda. Vino Şarap Evini de unutmamak gerek. Hem lezzetli şaraplar içebileceğiniz hem de nefis lezzetteki yemekler tadabileceğiniz bu mekânda, kendi yapımları olan likörleri de mutlaka denemelisiniz. Cunda’nın olmazsa olmazı bir de lokmacısı var. Akşamları önünde uzun kuyruklar oluşuyor. Ben akşamcı ve biraz da tutucu olduğum için alıştığım mekânları kolay değiştiremiyorum. Uzun yıllar sahildeki Deniz restoranı tercih ettim Cunda’yı ziyarete geldiğimde. Deniz ürünlerinden çok balık mezelerini ve yöreye özgü özel otları ile yapılan meze ve salatalarını beğenirim genellikle. Yüzü aşkın meze arasından insan ne yiyeceğini şaşırıyor genellikle. Bu mekânda, beyaz şarap soslu Aquadis’i denemeyi ihmal etmeyin derim öncelikle. Yemek sonunda müessesenin ikramı olarak getirilen “Cunda Rüyası” isimli tatlı ise tek kelimeyle şahane. Hesabı da şimdiye kadar beni hiç yormadı ona göre. Üç yıldır repertuarıma Teo’s isimli yeni bir lokantayı ekledim. Teo’s, Ezer Otelin lokantası. Yeni açılmış olmasına rağmen ünü oldukça yaygın. Akşam yemeklerinin ambiyansı, diğerlerine göre gerçekten farklı. Özellikle iskelenin üzerinde güzel bir masaya oturduğunuzda kendinizi mavi turda bir guletin içinde gibi hissediyorsunuz. Bu mekânda ahtapot tandır ile kekikli ahtapot kolunu özellikle denemelisiniz. Mezeler diğer lokantalara göre sayıca daha az olmasına rağmen nitelikte daha kaliteli olduğunu da göreceksiniz.

    

     Sarımsak taşından yapılma evleri, tarihi dini mekânları, kekik kokulu yeşil tepeleri, adaları, denizi ve elbette papalinasıyla Cunda mutlaka görülmesi gereken şirin bir sahil kasabası. Adadan ayrılık vakti yaklaştığında, ister istemez bir hüzün çökecek yüreğinize. Sanki bir masalda yaşarcasına Cunda, “Beni bırakma” diye arkanızdan sesleniyor gibi gelecek size.

bottom of page