top of page

BİR  MEİS  MASALI

      Kaş'a geldiniz, pasaportunuz da yanınızda ve Schengen vizenizde varsa işiniz çok kolay. Sadece tur şirketlerinden birine başvurmanız yeterli. 15 Mayıstan itibaren her gün sabah saat 10’da birkaç tur şirketinin teknesi Meis yolcusu. Schengen vizeniz yoksa da  aynı seyahat acentelerinden kapı vizesi almak mümkün. Bunun için Pasaport, iki vesikalık fotoğraf, 60 Euro vize ücreti ve 15 TL yurt dışı çıkış harcı gerekiyor. Vize üç gün içinde alınıyor. Meis Ekspress'in teknelerinin yeni olduğunu unutmayalım. 

      Meis, Kaş’ın hemen karşısında, şirin ve küçücük bir Yunan Adası. Kaş’a  uzaklığı 2 kilometre ya var ya yok, bu nedenle yolculuğu 20 dakika sürüyor. Feribot adaya yaklaşırken öncelikle sevimli güzelliğiyle, kollarını iki yana açmış bir koy karşılıyor misafirlerini. Kıyıda ilk görülen siluet, restore edilmiş kırmızı kubbeli ve minareli bir cami, tepede Yunan bayrağının dalgalandığı bir kale, birkaç kilisenin çan kuleleri, Megisti otelinin rıhtımı, sessizliğe bürünmüş teknelerin direkleri ve sıralanmış rengârenk sıra dışı evleri.

    Tekneden indiğiniz anda gümrük polisinin alışık olmadığınız nezaketiyle irkiliyorsunuz. Gemiden inen bayanların valizini indirmeye yardımcı oluyorlar. Gümrük işlemi bittiğinde sizi ilk karşılayan dükkan Aleksi'nin kahvesi oluyor. Adayı keşfetmek için acele etmeye gerek yok, bir iki saat içinde adayı gezmeyi bitireceksiniz. Ama asıl ondan sonra adayı yaşamaya başlayacaksınız. Adadaki ilk kahvenizi burada içmeyi öneririz. Kahvenizi yudumlarken sizi ve valizlerinizi otele götürecek olan deniz taksisi de rıhtıma yanaşmış olacak  Adanın en güzel oteli daha rıhtıma yanaşmadan gördüğümüz Megisti Oteli. Otel gerçek 4 yıldızlı bir konaklama yeri. Adanın en temiz denize girme yeri de diyebiliriz. Koyun boyu 350 metre, genişliği ise 230 metre. Bir uçtan bir uca yürümek beş on dakika fakat sıcakta elde valizle yürümek yerine 5 euro'ya motor keyfi bence en iyi çözüm oluyor. Otelde geceleme iki kişi O.K. 70 Euro. Dolaştığınızda çok daha hesaplı otel ve özellikle pansiyon bulabilirsiniz. Yorulduğunuzda bir kafe de frappe’nizi içerek yorgunluğunuzu atarken, Rum müziği eşliğinde keyifli anlar geçirebilirsiniz. Molanızın ardından ya otelinize yerleşin ya da adanın ara sokaklarında dolaşın. Bu arada konaklayacağınız otel veya pansiyonları da bulabilirsiniz. Dolaştığınız bu ara sokaklarda küçük ve sevimli evler, pansiyonlar, butik oteller ve kiliseler göreceksiniz. Bunun yanı sıra bol bol da kedi. Adanın halkı azda olsa sizin konuşmalarınızı anlıyor ve oldukça misafir seviyor. Başlıca gelir kaynakları turizm ve bu nedenle esnafı biraz ısrarcı. Önceleri hoşunuza gidecek olan bu ısrar, birkaç kez üstelenince sıkıcı olabilir ona göre önceden tedbirinizi almaya çalışın. Meis küçücük bir ada olduğu için haliyle dolaşılacak yer de fazla değil. Zaten insana keyif veren adadaki huzur ve Akdeniz’in orta yerinde Ege atmosferini hissederek dolaşmak. Meis adasının birkaç sokaklık yerleşiminin dışında kalan yerler ise doğal yaşama ait bakir bir alan durumunda.

 

 

 

 

    Güneşin yükseldiği öğlen saatlerinde, tüm sokakların terk edilmiş bir ada havasına büründüğünü görüp şaşıracaksınız. Adada iki müze bulunuyor. Bunlardan birisi eski harabelerin bir parçası olan arkeoloji müzesi, diğeri ise adanın 20.yy'daki tarihçesini anlatan bir müze. Bu müze, Osmanlılar tarafından yapılmış eski caminin içerisinde sergileniyor. Cami Osmanlı emiri Ahmet Ağa tarafından 1753 yılında yaptırılmış. Caminin en büyük özelliği ise kırmızı kubbesi ve minaresi. Caminin hemen altında Meis adasının simgesi olan Çapa, Haç ve Kalp işaretlerinden oluşmuş bir anıt mevcut. Bu simgedeki çapa denizciliği, haç kaderi ve kalp ise ada halkının bu küçük adaya olan sevgilerini ifade ediyormuş. Burada birkaç resim çekerek arkasındaki güzel manzarayı da görüntüleyebilirsiniz. Meis’te Saint John Şövalyelerinin yaptığı büyük bir kısmı yıkılmış bir kale de bulunmaktadır. Adanın ayakta kalabilen tek Rüzgar Değirmeni ile Osmanlı İlk Okulu da kalenin biraz arkasında kalıyor. Bu tepeye çıktığımızda adanın güzel bir panoramik görüntüsünü de seyredebilirsiniz.

Ada da bulunan diğer oteller de aynı bölgede yer alıyor. Mediterraneo otel ve Kastellorizo otelleri de deniz kenarında yer almış. Fakat bu otellerin imkanları biraz daha kısıtlı. Poseidon otel ise biraz daha arkalarda yer alıyor ve üç ayrı üniteden oluşuyor. Bu otel de sahile şezlong ve güneşlik koymuş. Fakat insanların fazla içine girmiş oluyorsunuz. Megisti Otelin oda balkonlarında dahi güneşlenebiliyorsunuz. Bence bu adada birkaç gece konaklamak gerekir. Adanın huzur dolu sakin gecesiyle tanışmadan ayrılmak benim için cazip değil. Bu adaya Meis Ekspressin yanı sıra Kahramanlar isimli bir firmada turist getiriyor. Saat 10.30 gibi Meis'e yanaşan tekneler, saat 16'da Kaşa geri dönüyor.

     Ada’da birkaç restoran ve kafe dışında fazla alternatif bulunmuyor. Restoranların tamamı deniz kenarına sıralanmış. Hepsi temiz ve tüm çalışanları müşteri ile inanılmaz ilgili. Meis Adası'na gelince Yunan mezelerini denemeden, uzo içmeden, balık yemeden dönülmez. Greek salata, güneşte kurutulmuş ahtapot, kızartılmış peynir olan saganaki ve ızgarada pişen kalamar dolma birçok Yunan adasında olduğu gibi Meis Adası'nda da sıklıkla tercih edilen lezzetler arasında. Bence sofranızı uzo ile renklendirirseniz keyfinizin daha da artacağından emin olabilirsiniz. Mavi etiketli Barbayanni marka uzo, Türk rakısına en yakın olanı ve içimi rahat. Balık hariç ızgara deniz ürünü sipariş ederken biraz soruşturun, genellikle kalamar ve ahtapotu bizdeki gibi terbiye etmiyorlar bu nedenle bazen lastik gibi oluyor. Yunan adalarında ahtapotları güneşte kurutup daha sonra direk ızgaraya atıyorlar, sipariş ederken bu konuda anlaşın. Restoranların içinde aynı zamanda pansiyonu da bulunan Mikro Parisi, ev yemeği tarzında lezzetli yemekler yapıyor. Özellikle balık çorbasını burada deneyebilirsiniz. Bunun dışında Alexandra restoran ve onun yanındaki küçük restoran da tavsiye ediliyor. Limanda bulunan Lazarekis restoranın sahibi için biraz paragöz dense de iskele üzerinde yenen yemek keyifli oluyor. Bu mekanda mutlaka Symi shrimp yemenizi öneririz. Aslında Simi adasına özgü bu karidesler, küçücük ve kabukları ile birlikte kızartılıp yeniyor, çok lezzetli. Ada da balık yiyecek olursanız mutlaka pazarlık etmeyi unutmayın. Balıkların kilosu 40 €'dan başlıyor ve genellikle biraz pahalı.

 

     Ada yaşamı her zaman zor olmuştur. Meis’e  her perşembe akşam üzeri Rodos dan gelen büyük gemi, adanın temel ihtiyaç malzemelerini getiriyor ama sezonda bu da pek yeterli olmuyor. Ada halkı günlük ihtiyacını Kaş’tan temin ediyor. Halkın geçim kaynağı turizm ve balıkçılık. Meis’in kış nüfusu 350 civarında, yaz sezonu ise çok artıyor. Ada da carettalara da rastlayıp arkadaş olacaksınız. Ada da bizim anladığımız tarzda plaj pek yok ama her taraftan denize girmek mümkün. Deniz kenarındaki tesislerden ücret karşılığı şezlong ve şemsiye temin ediliyor. Deniz çok temiz ve suyu Kaş’ın suyundan biraz daha sıcak. Alış verişte Türk parası her yerde geçiyor. Telefon kullanımı da çok iyi. Yurtiçi tarifesinden kullanıyorsunuz. 

     Adanın en güzel evleri maalesef kapalı duruyor. Sahipleri Avusturalyalı ve Amerikalı Rumlar. Adaya senede bir kaç ay kalmak için geliyorlar. Tepelerdeki evler ise biraz yıpranmış bu nedenle elden geçirmek gerek. Bir çoğunda ise satılık levhaları bulunuyor. Bu küçük ada da elliye yakın araba ve çok sayıda motorsiklet bulunuyor. Tepedeki evleri kullanmak için belki de zorunlu. Küçük ada da kilise sayısı da fazla ama çoğu bakımsız. İçlerinden ancak birinden çan sesleri duyuluyor. Ada küçücük olmasına rağmen ufak bir banka şubesi de mevcut. Ayrıca deniz taksileri ile gidilen bir mağarası da bulunuyor.     

   

      Sonuç olarak, bu adanın masalsı güzelliği karşısında gerçekten çok şaşırdım. Gelirken bazı tereddütlerim vardı bu küçücük adada iki geceyi nasıl geçirecektik. Feribottan inip ayağımı karaya bastığım anda kafamdan geçen bu düşüncelerden utandım. Bu adayı gezip görmek değil bunun bir adım ötesine geçip, bu adayı yaşayıp hissetmek gerektiğini anladım. Ada insanını tanıyıp onlarla arkadaş olmayı başardım. Bunu yaparken de onların lisanını dahi kullanmadım. Çünkü dost olmanın bir lisana ihtiyacı yoktu. Yeterki aynı müzüği dinleyip aynı duyguları paylaşmayı becerebilmekti. Bu nedenle bu adaya günübirlik yapılan gezilerin yeterli olmadığına inandım. Masal alemine geçme ihtiyacı duyduğum zamanlarda kaçabileceğim, yeni bir sığınak olarak kendi özelime ayırdım bu küçük masalsı adayı. 

Meis'ten bir görünüm
bottom of page