top of page
Orda Bir Köy Var
Uzakta

    Anadolu topraklarımız birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de bu topraklarımız üzerinde çeşitli din, dil, ırk, gelenek ve görenekten muhtelif etnik kökenli insanlar yaşamıştır. Bu nedenle Anadolu’muz zengin bir kültür mirasına sahip olmuştur. Bademler Köyümüz de bu kültür zenginliğimizin küçük bir halkasıdır. Bu yazımda sizlere Bademler köyünü tanıtmaya çalışacağım. Çünkü bu köy bunu fazlasıyla hak eden bir köyümüzdür. Gerek İstanbul’da, gerekse diğer büyük şehirlerimizde 75-80 yıllık bir süreç içinde, devlet yardımı almadan ayaklarının üzerinde duran kaç tiyatro sahnemiz olduğunu bir hatırlayın. Bademler köyü, ülkemizde bu işi yapabilen ilk ve tek köy olma ayrıcalığına sahiptir, unutmayın. Bu köyümüzü sizlere tanıtıp, köyü ziyaret etmenizi sağlamak amacı ile bu yazıyı kaleme alıyorum.

   

    Bu şirin köyümüz, İzmir’in batısında, Güzelbahçe ile Seferihisar ilçeleri arasındaki kalan boğazın tam ortasında yer almakyadır. Karayolunun batısında bulunan bir tepenin üzerine konuşlanan Bademler köyü, İzmir’e 35, Seferihisar’a 10 ve Urla’ya 9 km. uzaklıktadır. 450 hanenin bulunduğu köyde yaklaşık 1.500 kişi yaşamaktadır. Bunların bir kısmı Almancı olup, köye yazın gelirler. 1830 yıllarına kadar göçebe olarak yaşayan ve yaptıkları işten dolayı Tahtacı olarak nitelendirilen göçer Türkmen topluluklar, Osmanlı tarafından yerleşik düzene geçmeye zorlandığında buralara yerleşirler. Başlangıçta 12 çadır ile üç evden oluşan köye, çevresinde bulunan badem ağaçları nedeniyle de Bademler köyü ismi verilir. Köy bir süre sonra büyür. Önceleri tahtacılık işleri ile geçimlerini sağlayan köylüler, bölgede iklimin ılıman, toprağın da verimli olması üzerine tütün ekiciliğine başlarlar. Köyün insanları çalışkan insanlardır. Köyde yoksul insan bulunur ama aç insana rastlanmaz. Eski yıllarda Bademler köyünün en büyük sorunu susuzlukmuş. Necati Cumalı’nın Susuz Yaz adlı romanı bu yörede filme çekilirken, bu filmde rol alan köylüler aslında kendi dramlarını oynuyorlarmış. O günlerde Bademler köyündeki evlere tütün kokusundan girilmezmiş. Bütün köylü, kuruyan tütünleri yaz biterken eve taşır, havadar bir odada tütünü çocukları gibi koruyarak tütünün basılacağı günü sabırsızlıkla beklerlermiş. Bademler insanı tütün dikerek, zeytin sıkarak, yamaçlardan topladığı ada çayını İzmir'de satarak yoksulluğun yıldan yıla daralan çemberini kırmaya çalışırken köyde bir mucize gerçekleşmiştir. Köyün ilkokuluna Mustafa Anarat isimli genç bir öğretmen atanır. Mustafa öğretmen tiyatro gönüllüsü bir insandır. Bu idealist öğretmen, köyü ve köylüyü tiyatro ile tanıştırır. 1933 yılında “Yarım Osman” isimli oyun köyde oynanan ilk tiyatro oyunu olur. O günden bu güne kadar her yıl mutlaka bir iki yeni oyun sergilenir. Mustafa öğretmenin yetiştirdiği talebeler ondan sonra da bu geleneği devam ettirir.  Otuz sene köy meydanında sürdürdükleri tiyatro gösterisini, bağış ve imece ile birleştirip 1969 yılında 150 kişilik kapalı bir tiyatro binasına kavuşurlar. Gündüz tarlasında çalışan köy sakinleri, geceleri tiyatronun sahnesinde rol alır. Bu köyde oturup ta sahne almamış kişi sayısı iki elin parmaklarından az olduğu söylenir. 1964 yılında bu köyde çevrilen Susuz Yaz filminin de bu köyde çekim yapması bu nedenle bir rastlantı değildir. Köylülerin çoğu bu filmde figüranlık yaparak rol almıştır. 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü, köyde geleneksel bir festival olarak kutlanır. Bunun yanı sıra 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde sahneledikleri “Ölü Kadınların Şarkısı” isimli oyunu, tamamı kadın olan bu köyde yaşayan oyuncu gurubu ile gerçekleştirmişlerdir. Çünkü bu köyün insanları toplumsal olaylara fazlasıyla duyarlıdır. Tiyatro aşkı ile yaşayan bu modern köyün günlük hayat ile bağlantısı o kadar kuvvetlidir ki, bu köyde ölen insanlardan bazılarının mezar taşları ikiyüzlüdür. Taşın bir yüzünde mevtanın adı, soyadı yazılırken, diğer tarafında ise tiyatro da oynadığı rolleri yazılmıştır. Daha sonra adet değişmiş, bu kez lakapları yazılmıştır. Bu mezarlığın karşısına yapılan küçük fidanlık ise Sivas katliamında ölenlerin anısını yaşatmak amacı ile yapılmış.

   

    Bademler köyünün hikâyesi bununla da bitmiyor. Mustafa öğretmenin talebeleri büyüyor, içlerinden Mahmut Türkmenoğlu isimli bir genç çıkıyor. Yüksek eğitimini tamamladıktan sonra köylüleri organize ederek köyde bir kalkınma kooperatifi kuruyor. O günden sonra köylüler, ürettikleri malları birlikte satmayı öğrenmişlerdir. Onun bu başarısını gören Bülent Ecevit’te, onu önce Milletvekili sonra da Gümrük Bakanı yapmıştır. 70 li yıllarda bu kez köylülere tütün ekimi yerine çiçekçiliğe geçmelerini önerir. Cam ve plastik seralarda yapılan kesmelik çiçek yetiştiriciliği bu gün köyün en önemli gelir kaynağı durumundadır. O yıllarda günlük 10 ton kapasiteli taş kırım ve sulu pres esasına göre çalışan bir zeytinyağı fabrikası da kurulmuş, gerekli yenilemeler yapılarak günümüzde çalışır vaziyette bulunmaktadır. Köylü çok bilinçlidir. Örneğin, Devlet Senfoni orkestrası ülkemizdeki ilk köy konserini Bademler köyünde vermiştir. Köyde, İzmir Atatürk İl Halk Kütüphanesi’nin bir şubesi bulunmaktadır. Günümüze gelindiğinde personel ataması yapılmadığı için kütüphane kapalı durmaktadır. Ayrıca Sağlık Merkezi, Tarım Teknisyenliği gibi kuruluşlar ile Kültür ve Sanat Derneği, Avcılar ve Atıcılar Derneği, Gençlik ve Spor Kulübü de mevcuttur. Köy meydanında Atatürk'ün büstü vardır. Ulusal bayramlar, Çeşmebaşı diye anılan köy meydanında büyük bir coşku ile kutlanır. Köyün alt ucuna, köye giriş yolunun hemen ortasına Kurtuluş Savaşı şehitleri için köylülerin Andaç diye andıkları bir anıt bulunur. Bu anıtın üstünde "Bizim için kanını döken Mehmetçiğe, 1935" yazısı işlenmiştir. Bu köyü ziyaret edenlerin dikkatini çeken bir şey de, köylünün Atatürk, Nazım Hikmet ve Uğur Mumcu’ya karşı hissettiği sevgidir. Ölüm yıl dönümlerinde onları hiçbir zaman unutmamışlardır. Sosyal ve kültürel yönden Bademler, Anadolu köylerinin pek çoğundan farklıdır. Öncelikle köyde kaçgöç olayı yoktur. Kadın daha önde ve toplum için önemlidir. Toplumsal ilişkiler daha sağlıklı düzeyde yürütülür. Okul çağında çocukların tümü öğrenim görmektedir. Köyden ortaokula, liseye ve üniversiteye gidenlerin sayısı ülke ortalamasının çok üstündedir. Bademler köyünde okuma-yazma bilmeyen yoktur. Köyden kente göç olmadığı gibi, özellikle doğu ve güneydoğu kökenli pek çok yurttaşımız bugün Bademler köyüne göç etmiş durumdadır. Köyün çocuğu olan Arkeolog Musa Baran, köy meydanındaki toprak damlı baba evini 1990 yılında oyuncak müzesi olarak düzenlemiştir. Buradaki oyuncaklar fabrika çıkışlı değildir. Anadolu’nun muhtelif yörelerinde yapılmış folklorik özellikli topladığı tasarımlar ile kendi el emeği ile yaptığı oyuncakları burada sergilemektedir. Ayrıca köyün tarihi ile ilgili bilgiler de bu müzede bulunmaktadır. Musa Bey öldükten sonra, evlatları müzeyi devam ettirmektedir. Köyde 85 yıllık eski bir evi “Atölyemiz” ismini vererek özel bir yer haline getirmişler. Evin alt tarafı kafe olarak kullanılırken üst tarafını ise yoga, reiki, resim gibi etkinlikler için düzenlemişlerdir.

   

   Köylüler, köyün küçük ve dar bir sokağında her Pazar günü saat 11’e doğru, kendi ürettikleri doğal ürünleri sergilemek amacı ile Pazar kurmaktadır. Pazarda her çeşit sebze, çibezinden turp otuna, gelincikten ısırgan otuna, ebegümeciden hardal otuna kadar her çeşit ot, meyve, zeytinyağı, bal, ev yapımı çeşit çeşit reçeller, zeytinler, bademler, ekşi maya ekmeği, ev yapımı yöresel şaraplar, muhtelif çiçekler, sabunlar, el yapımı takılar, çeşitli hediyelikler ve el örgüsü kıyafetler satışa sunulur. Sokaktaki evlerde gözleme, mantı, cevizli kek, sıyırma tatlısı, şambalisi, godalakı, kabak çiçeği dolması gibi yöreye özgün yiyecekler hazırlanır. Pazarda naylon torba kullanılmaz, onun yerine kesekâğıdı bulunur. Köy pazarından alış veriş yaparken hoparlörden klasik müzik duyarsanız sakın yanlışlıkla Avrupa’daki bir köye geldiğinizi sanmayasınız. Köy temizdir, evlerin içi ve dışı beyaz boyalıdır. Köyde genel tuvalet mevcut olup kanalizasyon düzeni çok iyi olmasa da yapılmıştır. Sokaklardan pis sular akmaz, yollarında çamur bulunmaz. Köy meydanında geri dönüşüm kutuları bulunur, sigara izmariti dahi yere atılmaz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 2012 yılında yaptığı bir yarışmada Türkiye’nin en temiz köyü seçilmiştir. En önemlisi ise Bademler köyünde suç ve suçlu yoktur. Bademler, Ege uygarlıklarının izini süren köylerimizin önde gelenlerindendir. Kadın erkek eşitliği, doğruluk, çalışkanlık, temizlik, saygı gibi unutulan gelenek ve görenekleri tekrar hatırlamak isterseniz bu köyü mutlaka ziyaret etmelisiniz.

 

Orda bir köy var, uzakta 
O köy bizim köyümüzdür. 
Gezmesek de, tozmasak da 
O köy bizim köyümüzdür. 

Ahmet Kutsi Tecer 

bottom of page