top of page

BEYAZ  GECELER

     Beyaz geceler ifadesi ile ilk karşılaşmam, Dostoyevski'nin yazmış olduğu “Beyaz Geceler” isimli bir kitap ile gerçekleşti. Dört gecelik hüzünlü ve romantik bir aşk hayalini anlatan bu uzun öykü gerçekten okunmaya değer nitelikteydi. Beyaz Geceler ile ikinci karşılaşmam ise Sezer Duru’nun “Beyaz Gecelere Doğru” isimli gezi kitabı sayesinde oldu. Anadolu Yörüklerinin tanıtımı ile başlayan kitap, Moskova ve St. Petersburg’a kadar uzanıyordu. Gerçek beyaz geceler ile tanışmam ise bir nehir gemisi ile yaptığım Rusya seyahatim sırasında oldu. O günlerde gazetelerde gördüğümüz Beyaz Geceler ilanları oldukça popüler olan bu turu ballandıra ballandıra anlatıyordu. Yazlık komşumun da ilgisini çekmişti. Bizlerde turu araştırmakla başladık bu işe. Avrupa’nın en uzun nehrinin Volga olduğunu dahi unutmuştum 60 lı yaşlarımda. Moskova yakınlarındaki tepelerden doğan ve 3690 kilometre yol alarak Hazar Denizi’ne döküldüğünü öğrendim Volga’nın bu arada. Öğrenmenin sonu yok başladın mı sonuna kadar gideceksin dedim kendime. Bu tür bir gezinin nasıl olacağını düşünemiyordum hala. Deniz seviyesinden 160 metre yüksekte bulunan Moskova’dan, deniz seviyesindeki St. Petersburg’a nasıl gidilebileceğini düşleyemiyordum hafızamda. Merak ve sabır zaman içinde öğretiyor her şeyi insan oğluna. Sovyetler Birliği döneminde inşa edilen kanallar vasıtasıyla St. Petesburg ile Moskova’nın birleştirildiğini ve bu arada bu şehirlerin Hazar Denizi, Baltık Denizi, Beyaz Deniz, Azak Denizi ve Karadeniz ile de birleştiren çok önemli bir suyolu olduğunu öğrendim sonunda. Volga Nehrinde yapılan bu gemi turları sırasında da 16 su kanalından geçilerek, havuzlarda yükseklik farkının giderildiğine gözlerimle şahit oldum. Karşılıklı yapılan bu turlarda Moskova’dan St. Petersburg’a gidenler yokuş aşağı inerken tersini yapanların yokuş tırmandığı hissine de kapıldım. Beyaz geceler isimli bu turların mayıs ayının ikinci haftası başlayıp eylül ayı sonuna kadar devam ettiğini ve bu süre içinde 60.Paralel’de bulunan yerlerde (St. Petersburg şehri ve çevresi gibi) saat 24 00 ile 03 00 arası alaca karanlığa büründüğünü ve kısa bir süre içinde gökyüzünün tekrar aydınlanarak insanlara olağanüstü güzellikler yaşattığına şahit oldum. Bu gezinin yaşantım boyunca yaptığım en anlamlı ve güzel bir gezi olduğuna içtenlikle inandım. Her güzelliğin kötü tarafı olduğunu da unutmayalım. Burada yaşayan halk aslında beyaz geceleri pek sevmiyor. Özellikle küçük çocukluları uyutmakta zorluk çekiyorlar. Koca şehir gece moduna giremediği için aydınlık ve gürültü önemli bir şikâyet nedeni oluyor.

Kızıl Meydan
Moskova Metrosu

     Atatürk Havalimanı dış hatlar gidiş terminalinden başlayan turumuzun ilk durağı Moskova oldu. Ülkeye giriş işlemlerini tamamladıktan sonra özel otobüsümüz ile on gün boyunca bize otel hizmeti verecek nehir gemimize transfer olduk. Otobüste yol boyunca rehberimiz tarafından bizlere ilk eğitim hizmeti de verildi bu arada. Rusya’dan Türkiye’ye telefonla konuşmanın incelikleri ve ücretleri hakkında bilgi sahibi olduğumuz gibi, tura katılanlar oto stop yapabilecek kadar da alıştılar Moskova’ya. Limana ulaşan gurubumuz, gemi personeli tarafından kapıda karşılanıp kamaralarına yerleştirildi kısa bir zamanda. Dinlenme molasının ardından geminin tanıtımı ve tur programı hakkında bilgi verilecek bir toplantıya katıldık. Gemide aldığımız akşam yemeğinden sonra arzu edenler için ekstra ücret karşılığı düzenlenen otobüs ile Moskova’yı gece tanıtma turuna katıldık.

     

     Turumuzun 2.ci gününde Moskova semaları koyu gri bulutlarla kaplı olarak uyanıyoruz. Gemide aldığımız sabah kahvaltısı ile yeni güne başlıyoruz. Geminin kahvaltısı bizlere yeterli gelmediği için yanımızda götürdüğümüz peynir ve zeytin imdadımıza yetişiyor bu arada. Ardından otobüs ile yapılacak panoramik şehir turuna çıkıyoruz. Moskova trafiği çok yoğun olduğu için yolculuğumuza da çok erken başlamak gerekiyor. Bu gezimiz sırasında; Leningrad caddesi, Avrupa’nın en yüksek binalarından olan Triumph Palace, Tverskaya Caddesi, Parlamento Binası, Bolşoy Tiyatrosu, Lubyanka Meydanı, Aziz Vasili Kilisesi, Kızıl Meydan, Gum Alışveriş Merkezi, Kurtarıcı İsa Kilisesi, Meclis Binaları gibi Moskova’nın ünlü yapılarını dolaştık. Gemide yediğimiz öğle yemeğinin ardından, ekstra ücret karşılığında Moskova Metrosu turuna katıldık. Bu tur sırasında dünyaca ünlü Moskova Metrosunun sanat eseri kategorisindeki en ünlü metro istasyonları ile de tanıştık. Sovyet Rusya’nın ihtişamını sergilemek amacıyla tablolar, heykeller ve değişik süslemelerle adeta bir müze görünümünde olan ünlü Moskova Metrosu Dünyanın en güzel metrosu olarak nitelenmiştir. Bu gezi sırasında kıymetli eşyalarımıza çok dikkat etmemiz gerektiği konusunda sıkı bir şekilde uyarıldık. Buna rağmen montların içine saklanan bir fotoğraf makinesinin de çalındığına şahit olduk. Bu yorucu günün ardından akşam yemeğimizi her zamanki gibi teknemizde alıyoruz.  Mutluyuz, tüm gün kapalı olan havanın ardından hiç ıslanmadığımız için bu mutluluk. Moskova şehrinin trafik çilesinden bıkmayan yolcular kervanına katılarak ekstra ücret karşılığı düzenlenen Bolşoy Tiyatrosunda düzenlenen dans ve müzik gösterisine de katıldık.

Nazım Hikmet'in mezar taşı
Nehir gemisinin lokanta bölümü

     Turumuzun 3.cü günü gemide alınan sabah kahvaltısının ardından Moskova’nın Kızıl Meydan ve Kremlin turuna katılıyoruz. Yedi tepe üzerine kurulan Moskova, büyüleyici bir şehir. Dünyanın önemli finans, sanat ve ticaret merkezleri arasında. Şehir o kadar etkileyici ki, adım başı karşına nefis bir gotik bina, saray, katedral, kilise, çan kulesi, köprü, heykel çıkması kaçınılmaz oluyor adeta. Kızıl Meydanın diğer adı ise Kremlin Meydanı. Bu ünlü meydan tam 73 bin metrekare. Dünyanın en önemli meydanlardan biri. Meydanın tam ortasında durursan arkanda kırmızı tuğla duvarları ile Kremlin sarayını, sağında renkli kuleleri ile Aziz Vasili katedralini, karşında, 120 yıllık alışveriş merkezi GUM’u ve solunda yine kırmızı renkli Moskova Tarih Müzesini görebiliyorsun. Bu yapılara bir göz atmak dahi insanın yarım gününü alıveriyor. Gemide veya otobüste piknik paketi ile yediğimiz öğle yemeğinin ardından, ekstra ücret karşılığında düzenlenen Novodeviçi ve Borodino Turları’na katılıyoruz. Novodeviçi bir mezarlık ama bu mezarlıkta Nazım Hikmet yatıyor. Mezarlıkta ilk önce büyük ustayı ziyaret ediyoruz arkasından mezarlığı keşfe çıkıyoruz. Devasa büyüklükteki bu mezarlıkta her mezar taşının orijinal bir heykel, bir sanat eseri olduğunu gördüğünüzde bir müzeye girmiş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Bu mezarlıkta kimler yok ki? Anton Çehov'dan Mikhail Bulgakov'a, Nikolay Gogol'den  Nikita Kruşçev'e, Vladimir Mayakovski'den Boris Yeltsin'e kadar, yüzlerce ünlü yan yana huzur içinde yatıyor. Borodino ise bir savaş müzesi. Güzel bir bahçe içindeki müzeye merdivenle çıkılıyor. Dairesel bir mekân. Silindir şeklindeki mekânın yüksekliği 15 metre, çevresi ise 115 metre. Boydan boya yekpare savaş resmi ile kaplı. Resim iki yılda tamamlanmış. Napolyon ordularının Moskova’ya kadar gelişini ve yenilişini tasvir ediyor. Resmin zemine yakın kısımları muhtelif objelerle süslenmiş. Müzik ile gerçek savaş ortamı ambiyansı veriliyor. Ekstra Tur sonrası gemiye döndüğümüzde bu kez nehir gemimizin yolculuğu da başlamış oluyor. Teknemiz hareket ettikten sonra verilen hoş geldiniz kokteyli sırasında kaptan ve gemi mürettebatı ile tanıma faslı başlıyor. Akşam yemeğimizi gemide alıyoruz.

    

     Turumuzun 4.cü günü uyandığımızda pırıl pırıl parıldayan bir gökyüzü karşılıyor bizleri. Sabah kahvaltımızı tamamladıktan sonra gemide yapılan toplantıya katılıyoruz. Bu toplantıda yol boyunca uğrayacağımız limanlar, gidilecek su yolları, su asansörlerinin çalışma sistemi hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Ayrıca gemi seyir halindeyken geceleri verilecek konser, folklor gibi gösteriler ile gündüz boş zamanlarımızda Rus tarihi, mutfağı, dili, el sanatları, kıyafetleri, müziği ve şarkıları ile ilgili bilgiler veriliyor katılımcılara. Gemide aldığımız öğle yemeğinin ardından güverteden, Volga nehrini ve çevresindeki yerleşim yerlerinin doğal güzelliklerini seyrediyoruz doya doya. Akşam üstü saat 16:00 sıralarında dini yapıların ön planda olduğu Ugliç’e ulaşıyoruz. Volga kıyısında bulunan ve nehrin büyüleyici ve mistik güzelliğine sahip, kalesi ile ünlü tarihi bir şehir Ugliç. Geçmişte yaşayan şehir olarak da bilinir Ruslar arasında. Bu cezbedici ve farklı yerleşim yerinde yürüyerek yapılacak olan şehir tanıtım turuna katılıyoruz. Eski Kremlin meydanındaki Transfigürasyon Katedrali ile Dimitri Kan Kilisesi görülecek başlıca tarihi eserler arasında. Saat 18:30’da gemimiz yoluna devam ediyor. Akşam yemeğimizi her zamanki gibi gemide alıyoruz.

Ugliç'ten bir görünüm
Nehir gemisinde kabinler

     Turumuzun 5.ci günü gemide sabah kahvaltısını yapıyoruz. Saat 8’de Yaroslavl kentine ulaşıyoruz. Yaroslavl, yukarı Volga kıyısındadır. Rusya’nın önemli bir endüstri, kültür merkezi konumundadır. Rusya’nın en eski tiyatrosu bu kenttedir. Küçük ve orijinal müzeleri ise bu kentin en ilginç özellikleri arasındadır. Otobüsle yapılacak olan şehir tanıtım turumuz sırasında Transfigürasyon Manastırı, Şehir Meydanı, Peygamber İlyas Kilisesini ziyaret ediyoruz. Turumuzu tamamladıktan sonra gemimize dönüyoruz ve saat 11:00'de gemimiz yoluna devam ediyor. Öğle ve akşam yemeklerimizi gemide alıyoruz. Gemi yolculuğu sırasında isteyenlere Rus kültürü hakkında bilgi verilirken dileyen yolculara da Rus şarkıları ve folkloru eğitimi veriliyor. Dileyenler ise güvertedeki barda içkilerini yudumlarken eşsiz doğa manzaraları ile ilginç su kanallarındaki havuz geçişlerine eşlik ediyor.

    

     Turumuzun 6.cı günü gemide alınan sabah kahvaltısının ardından saat 09:00'da Şeksna Nehri kıyısında konuşlanan Goritsi köyüne varıyoruz. Volga nehri üzerinde bulunan aynı isimi taşıyan limanı da bulunan küçük bir köy. Goritsi köyü ve Kirilov kasabasının ekolojik olarak Rusya’nın en temiz bölgesi olduğu söylenmektedir. 700 nüfuslu Goritsi köyü yaşayanlarının bahçeli güzel ahşap masalımsı köy evlerini ilgi ile izliyoruz. Dış cepheleri ağaç oymacılığının güzel örnekleriyle süslü bu evler birbirinden farklı desenler, farklı renklerle boyanınca estetik güzellik doruk noktasına ulaşmış. Ardından 8 km uzakta bulunan Aziz Kiril Manastırını görmek için otobüs ile Kiril Kasabası’na gidiyoruz. Yüksek ve kalın surları ile bir kale görünümündeki Manastırı geziyoruz. Döneminde Rusya’nın en zengin manastırı olan Aziz Kiril Manastırı’nın müze bölümünde kilisede kullanılan eşyalar, ikonalar, dini kitaplar, rahiplerin giysileri ve kullandığı eşyalar da sergileniyor. Bu gezi dönüşü saat 12:00'de gemimiz hareket ediyor. Öğle ve akşam yemeklerini gemide alıyoruz. Gün boyunca güverteden eşsiz doğa manzaralarını seyrediyoruz. Gezimizin en büyüleyici ve en güzel manzaralarını asıl bundan sonra görmeye başlıyoruz. Huş, sarıçam, ıhlamur, meşe, ladin, kayın ağaçlarının oluşturduğu ormanların arasında yol alırken uçsuz bucaksız kayın ormanlarını görüyor ve ister istemez Nazım Hikmet şiirlerini anımsıyoruz.

Yaroslavl'dan bir görünüm
Gemiden Kiril'in görünümü 

     Turumuzun 7.ci günü gemide alınan sabah kahvaltısının ardından güverteden Avrupa’nın en büyük ikinci gölü olan Onega Gölü’nün güzelliğini seyre dalıyoruz. Gemide yediğimiz öğle yemeğinin ardından saat 14:00'de Kiji adasına çıkıyoruz. Adayı gezerken zamanın yok olduğu hissine kapılıyoruz. Onega gölü içinde 60. paralelin üstünde yer alan bu ada bir açık hava müzesi olup UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor. Yürüyerek yaptığımız turda, 22 kubbeli ve hiç çivi kullanılmadan yapılmış ahşap Tecelli kilisesini dıştan geziyoruz.  Aslında adada bulunan tüm yapıların aynı şekilde yapıldığını öğreniyoruz. Ardından ahşap eski Rus köy evlerini ve köylülerin yaşantılarını gözlemliyoruz. Gemimiz saat 18:00'de hareket ediyor. Akşam yemeğimizi gemide alıyoruz. Turunuzu beyaz gecelere göre ayarladıysanız bu gece sizleri muhteşem bir doğa gösterisinin beklediğini de unutmayın. Büyük yazar Dostoyevski, "sadece gençken yaşanabilecek olağanüstü gecelerden biriydi" sözleri ile betimlemiş Beyaz Geceleri.

    

     Turumuzun 8.ci günü gemide alınan sabah kahvaltısının ardından saat 10:00da Mandrogi’ye varıyoruz. Rengarenk Rus ahşap evlerinin yer aldığı yemyeşil bir köy olan Mandrogi’de serbest zaman veriliyor. Mandrogi, turizm için tasarlanmış bir adacık. İçinde konaklama tesisleri, kiralık bungalovlar, turistik eşya satış mağazaları, hediyelik eşya atölyeleri, mini hayvanat bahçesi ve Rusya’nın tek Votka müzesi ile orijinal bir konsept oluşturulmuş. Rusya’nın çeşitli bölgelerinden ilginç mimarilerle inşa edilen yapıların her biri farklı stantlar kurularak farklı bir görünüm yaratılmış. Bana göre en önemli mekân, küçük votka müzesi. İçinde 2.500 çeşit votka bulunan bu yer ilginç bir yer. Mayosu yanında olan ve soğuk suya dayanıklı olanlar nehirde kulaç atma fırsatını da bulabiliyor. Öğle yemeğinin ardından gemimiz hareket ediyor. Avrupa’nın en büyük gölü Ladoga gölünü de geçtikten sonra Neva Nehri’ne giriyoruz. Bu akşam geminin nehir üzerinde geçireceği son gece olduğu için Kaptanın Gala Yemeği ile ağırlanıyoruz. Turunuzu beyaz gecelere göre ayarladıysanız bu gece sizleri muhteşem bir doğa gösterisi bekliyor.

Kiji adasında Tecelli Kilisesi
 Votka müzesinden  görünüm.

     Turumuzun 9.cu günü gemide alınan sabah kahvaltısının ardından saat 09:00’da, Moskova’dan sonra Rusya’nın en büyük 2. şehri olan St. Petersburg’a varıyoruz. Eski adı Leningrad olan bu tarihi şehir Rus Çarlığına 200 yıl başkentlik yapmış. Baltık denizi kıyısında Neva Nehri üzerindeki 42 adacık üzerine kurulu çok güzel bir şehir. Şehir Venedik örnek alınarak Büyük Petro tarafından yaptırılmış. St Petersburg tam anlamıyla Avrupai bir liman şehri yani Rusya’nın batıya açılan penceresi konumunda. Geniş bulvarları, dingin suları, sayıları 400 ulaşan köprüleri ve çarlık dönemi mimarisinin örnekleri ile görülmesi gereken bir şehir. Kent, kuzey kutbuna olan yakınlığı yani konumundan dolayı yılda iki ay beyaz geceleri yaşıyor ve dolayısıyla turistlerin istilasına uğruyor. Aslında bu kent Dostoyevski’nin kenti de sayılır. Ünlü yazar “Petersburg Düşleri”, “Karamazof Kardeşler” ve “Beyaz Geceler” isimli kitaplarında bu kenti ayrıntılı olarak tanıtır. Şehirde ilk olarak otobüs ile yapılacak panoramik şehir turuna katılıyoruz. Bu turda; Alexandr Nevski Manastırı, Nevski Prospekt caddesi, Kont Strogonof Sarayı, Saray Meydanı, Kışlık Saray, St Isaac Katedrali, Smolnıy Manastırı, Aniçkov Sarayı ve Köprüsü, 2. Alexandr Kan Kilisesi hızlı bir şekilde de olsa görülüyor. Gemide aldığımız öğle yemeğinden sonra Hermitage Müzesini geziyoruz. Aslında müzede uzun kuyruklar var ama bizim rehber biletleri önceden aldığı için biz kuyruğa takılmıyoruz. Bu gezi sırasında kalabalık arasında adeta eziliyorsunuz. Müzede üçbin objenin sergilendiğini öğrendiğinizde zamanı kısıtlı kullanmayı da keşfediyor ve Çarlık döneminin lüks ve ihtişamına içinizden isyan ediyorsunuz. Müze gezimizi bitirdikten sonra kişi başı 20 dolar ödeyerek kanal turuna da iştirak ediyoruz. Bu şehrin kanallarının da çok güzel olduğunu keşfediyorsunuz. Gemide alınan akşam yemeği sonrası arzu edenler ekstra Kazak Dansları veya Bale gösterisine katılıyor. 

St. Petersburg'da beyaz geceler

     Turumuzun 10.cu gününde gemide alınan sabah kahvaltısının ardından ekstra olarak düzenlenen Muhteşem Peterhoff Yazlık Saray ve Pavlovsk Sarayı turuna katılıyoruz. Kamaraların yeni gelecek olan gruba hazırlanması için en geç saat 10.00'da geminin boşaltılması gerekiyor. Yapılan turlar sonrasında öğle yemeğini ilk kez dışarıda alıyoruz. Ardından Türkiye'ye dönüş için havaalanına transfer oluyoruz. 

    

      Her nehir gezisi gibi Volga üzerinde yapılan bu gezi de gerçekten de güzeldir. Nehir gemileri, büyük deniz gemileri kadar konforlu olmasalar da yaşattığı güzellikleri doğayı seven gezgincilerin yaşaması gerekir. Geziniz boyunca eşsiz manzara sürekli sizinle birlikte gelir. Sürekli bavul açıp kapama derdi de olmadığı için kendinizi şanslı sayabilirsiniz. Dostoyevski, beyaz geceleri sadece gençken yaşanacak güzelliklerin arasına katmış ama bana göre insanların bedeni yaşlı olabilir lakin önemli olan yüreğini genç tutabilmesi. Bu nedenle hayal dünyanızı yeni arzular ile heyecanlandırarak canlı tutmaya çalışın. Kısacası siz siz olun beyaz geceleri yaşamadan ölmemeye çalışın.

bottom of page