top of page

GİZLİ  KAHRAMANLARIMIZ

     ABD Temsilciler Meclisi üyesi ve Nazi temerküz kampından kurtulan Tom Lantos, Türkiye'nin savaş sırasında Musevileri korumak için harcadığı çabanın Amerika'da ve dünyada çok az bilindiğini ve "Desperate Hours" (Çaresiz Saatler) adlı filmin, bu tarihi gerçeğin görülmesi açısından önemli bir adım olduğunu söyledi. Lantos mesajında şu cümleyi de kullandı; "Türkler, geçen bin yıl içinde iki kez insanca bir davranışla Musevileri kurtardılar; 15'inci yüzyılda İspanya'daki engizisyondan ve 20'nci yüzyılda, Nazi soykırımından.”

    

     2.Paylaşım Savaşında 1,5 milyonu çocuk olmak üzere altı milyon Yahudi, Naziler tarafından öldürüldü. Bu sayı savaştan önce Avrupa'da yaşayan Yahudi nüfusun üçte ikisine eşittir. Yani Avrupa’da yaşayan üç Yahudi’den ikisi katledildi. O günlerde 18 bine yakın Yahudi, Türk diplomatları tarafından ölümden kurtarıldı. Bu insanlık olayı dünya kamuoyuna gereği gibi anlatılamadı. Zaman içinde Türkler tarafından da unutuldu. Ne zamanki Güneş Çelikcan isimli bir yapımcı, “Türk Pasaportu” isimli belgesel film yaptı olay ancak o zaman anımsandı. Bu film bir avuç Türk diplomatının insanlık adına mücadelelerini, yaşamlarını ve kariyerlerini tehlikeye atmalarını anlatıyordu. Bu nedenle sonu mutlulukla biten tek soykırım filmi olarak tarihe geçti. Schindler, 1200 kadar Yahudi'yi Naziler‘den satın alarak fabrikasında çalıştırdı. Schindler, savaş sonrasında Yahudileri Nazi katliamından kurtaran isim olarak ünlendi. Yönetmen Steven Spielberg, ‘‘Schindler'in Listesi’’ isimli bir film yaparak onun ismini insanların hafızasına kazıdı.

    

     Savaş başlangıcında Fransa’da on bin, Avrupa’nın diğer ülkelerinde de tahminen bir o kadar Türk asıllı Yahudi yaşıyordu. Ülkemizde yaşayan Yahudilerin büyük bir kısmı ülkenin Yunanlılar tarafından ele geçirilmesinden korktukları için 1921 yılında Türkiye’den çekilen Fransız askeri kuvvetleri ile birlikte Anadolu’yu terk etti. Zira 1917 yılında Yunanlılar, Selanik’te bulunan Yahudi Mahallesini yakmış ve şehir yeniden inşa edilirken Yahudilerin dönmesine müsaade etmemişlerdi. Fransa’ya yerleşen Türk Yahudileri zaman içinde Fransız Yahudileri ile evlenip Fransız asıllı çocuklara sahip olmuş, bazıları da Fransız tabiiyetine geçmişti. Bunların beş yılda bir Türk konsolosluklarında giderek kayıtlarını yeniletmeleri, yani Türk vatandaşlığını muhafaza etmeleri gerekirdi. Türk kanunlarına göre vatandaşlık haklarını kaybetmiş olan bu insanlara bu ülkedeki diplomatlarımız yardımcı oldular. Bu durum karşısında Türk diplomatları iki seçenek kullandılar. Bazı durumlarda sahte belge düzenlediler. Türk Yahudilerinin toplama kamplarına, çalışma kamplarına gönderilmek veya evlerinden, dairelerinden iş yerlerinden atılmakla karşı karşıya bulunanlara, sahte Türk vatandaşlığı belgeleri verdiler. Bazılarına da “gayrimuntazam vatandaş” olduklarını, intizama dönüş muamelelerinin Ankara’da yürütülmekte olduğunu ve icabında her türlü korumada da dâhil, Türk vatandaşı kabul edilmeleri gerektiğini belirten belgeler düzenlediler. Ülkemiz 2. Paylaşım Savaşının büyük bir bölümünde ülke menfaati gereği tarafsız kalmış fakat Yahudilere yardım konusunda tarafsız kalmadı. Savaşta tarafsız olan Türkiye, Almanya ve Nazi işgali altında bulunan ülkelerde diplomatik temsilciliklerini sürdürdü. Bu nedenle, Türk diplomatları ve konsolosları, bulundukları ülkelerde ikamet eden, Türk Pasaportu taşıyan Yahudi vatandaşlarımıza yardım için mevkilerinden istifade ederek büyük uğraş verdiler. Schindler’den onlarca kat daha fazla insanın hayatını kurtaran kahraman diplomatlarımız maalesef unutuldu. Türkiye Cumhuriyeti’ne “Yahudi Soykırımı” suçu yükleyebilmek için “Struma” Faciasını bile kullanmaktan çekinmeyen emperyalist devletler ve onun yerli işbirlikçileri, Balkan ülkelerinden kalkan 40 geminin Boğazlardan geçerek yirmi bini aşkın Yahudi'nin Filistin'e gittiğini görmezden geldiler. Avrupa’nın göbeğinde yaşananları ve bu cehennemden kurtarılan Türk vatandaşı Yahudileri de aynı nedenle görmek istemediler. Yahudiler, Struma olayından dolayı suçladıkları İngiltere Devlet Bakanı Lord Moyne’yi öldürmüş ve sorgularında Struma’da ölen Yahudilerin intikamını aldıklarını itiraf ettiler. Frankfurt Savcısı’nın yürüttüğü soruşturma sonucunda, geminin Sovyet denizaltısı tarafından batırıldığı Sovyet Devlet Arşivi belgeleriyle ortaya çıkarıldı. Bu insanlık dramlarının yaşandığı ortamda yüzümüzü ağartan kahraman diplomatlarımızı sizlere tanıtmak istiyorum. Bu sessiz kahramanlarımız; Başlarında Türkiye Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu olmak üzere, Fransa Büyükelçisi olan Behiç Erkin, Paris Konsolosluğunda Başkonsolos olarak görev yapan Cevdet Dülger, Fikret Şefik Özdoğancı ve savaş boyunca Konsolos Muavini olarak görev yapan Namık Kemal Yolga. 1943 yılında İtalya’nın harpten çekilmesiyle Almanya’nın Güney Fransa’nın büyük bir bölümü işgal etmesi üzerine Marsilya’da görevli olup da sonradan Grenoble’a taşınan temsilcilikte Başkonsolos olarak görev yapan Bedii Arbel, Mehmet Fuat Carım ve savaş süresince Konsolos Muavini Necdet Kent ve bunların yanında isimlerini unuttuğumuz daha nice diplomatlarımız bizim gururumuzdur.   

     Behiç Erkin, 1876’da İstanbul’da doğdu. Harp okulunu ve Harp Akademisini bitirdikten sonra kurmay yüzbaşı olarak Osmanlı Ordusuna katıldı. Sevkiyattan sorumlu komutan olarak Çanakkale Savaşı'nın kazanılmasına yardımcı oldu. Kurtuluş savaşına katılmak için Anadolu’ya geçen Mustafa Kemal’in silah arkadaşları arasında yer aldı. Savaş sonrası genç Türkiye Cumhuriyetinin demir ağlar ile örülmesinin mimarı oldu. Behiç Erkin, T.C. Devlet Demiryolları'nın kurucusu ve ilk Genel Müdürü olarak görev yaptı. Milli İstihbarat Teşkilatı'nın fikir babası ve Atatürk ile birlikte kurucuları arasında yer aldı. 2.ci Paylaşım Savaşında Türkiye’nin Fransa Büyükelçisi olarak görev yaptı. Yahudiler üzerinde yapılan kurtarma operasyonlarının da mimarı oldu. Fransa devletinin en yüksek nişanı olan birinci dereceden Legion D'Honneur madalyası ile Alman devletinin en değerli nişanı olan birinci dereceden Demir Haç madalyasına sahip oldu.

     Namık Kemal Yolga, 1914 yılında Elazığ'da doğdu. Sivas Lisesi'ni bitirdikten sonra Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Dışişleri Bakanlığında görev aldı. 1940 yılında Paris Başkonsolosluğu Muavin Konsolosluğu'na tayin edildi. 2.nci Paylaşım Savaşı boyunca bu görevini sürdürdü. Yolga, Paris'teki görevi sırasında pek çok Musevi vatandaşımızın Alman makamlarından teslim alınmasını sağlayıp, toplama kamplarına gönderilmesini önledi. Türk vatandaşı olan Musevilerin kurtarılması için cansiperane çalıştı.

     Necdet Kent, 1911 yılında İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi'ni bitiren Kent, New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi Devlet Hukuku Bölümü'nden mezun oldu. 1937'de Atina Büyükelçiliği’nde göreve başlayan Kent, savaş süresince Marsilya Başkonsolosluğunda Muavin Konsolos olarak çalıştı. Marsilya'da 1941-1944 yılları arasında pek çok Musevi mülteci için Türk vatandaşlığı kimlik belgesi çıkararak, yüzlerce Musevi'nin toplama kamplarına gönderilmesine mani oldu.

     Selahattin Ülkümen, 1911 yılında Antakya'da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi, ardından da Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun olan Ülkümen, 1934 yılında Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Ülkümen, muhtelif büyükelçiliklerimizde görev aldı. 2.nci Paylaşım Savaşı sırasında Rodos Başkonsolosu iken 42 Musevi ailenin, kötü ünü ile tanınan Auschwitz toplama kamplarına gönderilmelerine mani oldu. Ülkümen'in Musevilere yaptığı yardımlardan dolayı, Rodos Başkonsolosluğumuz Naziler tarafından bombalandı. Bu bombalama sırasında, Ülkümen'in hamile eşi ağır yaralandı. Bayan Ülkümen, oğlu Mehmet'in doğumundan sonra hayatını kaybetti. Soykırıma karşı direnmesi uluslararası camiada bir kahramanlık ve cesaret örneği oldu.

    Türk diplomatları bunun yanı sıra 1943 yılında dört, 1944 yılında da üç tren katarı düzenleyerek toplam 2000 kadar Yahudi’yi Türkiye’ye göndermeyi başardılar. Nazi Almanya’sının Türkiye Devletine taviz vermesinin nedenleri ise İsmet İnönü’nün iyi uyguladığı dış politika ile savaş sanayinde kullandığı krom ihracını sürdürmesi oldu.

          Sonuç olarak,"Türkler, geçen bin yıl içinde iki kez insanca bir davranışla Musevileri kurtardılar; 15'inci yüzyılda İspanya'daki engizisyondan ve 20'nci yüzyılda, Nazi soykırımından.”

bottom of page