top of page

Kapılar ve

Yapılar

     Eninde sonunda bir kapı işte der gülüp geçeriz. Ne zaman bulunmuş, kim bulmuş aklımızın ucundan bile geçirmeyiz. Hatta kapının ne olduğunu çok da fazla önemsemeyiz. Halbuki biraz düşündüğümüzde kapı kelimesinin çok farklı anlamları olduğunu fark ederiz. Kimi kapıyı, geçim, kısmet sağlanan bir iş yeri olarak algılar, kimi kapı dediğinizde tavla oyununda iki pul üst üste konarak diğer oyuncunun o alanı kullanmasına engel olan bir bariyer gibi düşünür. Gezenti kadınlara kapı nedir diye sorsanız, gezmek için gidilecek yeni bir komşu evi olduğunu söyler hiç düşünmeden. Ama çoğu kişi kapı dediğinizde bir yere girip çıkarken altından geçilen, açılıp kapanabilen bir obje olduğu dilinin ucuna gelse de ilk anda altında bir hinoğlu hinlik mi var diye düşünür, bildiğini söylemekten de çekinir ilk anda. Aslında kapı, kullanıldıkları mekanlarda ve bölümlerde gizlilik veya güvenlik sağlamak için kullanılan bir malzeme aslında. Sadece evler de değil araba dahil birçok yerde de kullanılmış. Temel özelliği bu olsa da zaman içinde insanoğlu kapıların dekorasyon ağırlığını ön plana çıkarmış.

     Ayvalık, bir tepenin eteğine konuşlanmış. Bu nedenle yolları hem yokuş hem de Arnavut kaldırımlı çok dar sokaklardan oluşmuş. Bu yetmezmiş gibi birçoğu da çıkmaz sokak olarak güdük kalmış. Denize dik inen ara sokaklar, denize paralel olarak devam eden ana caddede sonlanmış. Bunun nedeni, denizden gelen hava akımının iç bölgelere de geçebilmesi. Ayvalık’a yolunuz düştüğünde bu sokaklara biraz vakit ayırın. Zamana karşı inatla direnen bu sokaklarda kaybolup özgürlüğünüzü yaşayın. İşte ancak o zaman Ayvalık’ı tanıyacaksınız. 

     Adı çıkmış bir kez dokuza, inmez sekize sözü gibi, Ayvalık dediğimizde insanların aklına önce rakı, balık Ayvalık tekerlemesi gelir. Halbuki kazın ayağı maalesef pek öyle değil. Ayvalık’ta onlardan daha ünlü olan şeyler de var aslında. Örneğin eski Ayvalık evleri gibi. Ve daha da önemlisi bu evlerin birbirinden güzel sokak kapıları gibi. Şiirlere ve romanlara konu olmuş bu kapılar, zaman zaman ressamlar tarafından da kullanılmış. Bunu gören diğer sanatçılar da onu obje olarak kullanıma almış. Günümüzde ise fotoğraf meraklıları tarafından kullanılması moda haline gelmiş. 

     Gelelim Ayvalık evlerine. Bölgede yaşayan Rumlar, konutlarını doğal olarak kendi ihtiyaçlarını düşünerek yapmış. Evler küçük ve bitişik nizam, iki yâda üç katlı. Alt katları yığma taş, üst katlar ise karkas ile ahşap karışımı. Yapıların çoğunda sarımsak taşı kullanılmış. Kolay şekil almasının yanı sıra sağlam bir taş olması ve yakın bir bölgeden çıkması ise bunun ana nedeni. Evlerin giriş kapılarının üst kısmında yer alan üçgen veya yarım yuvarlak alınlıklarda, yapım tarihleri de yazılmış. Deniz kenarında yer alan evlerin ikinci ve üçüncü katları mesken olarak kullanılırken zemin katları ticari amaçla kullanılmış. Zemin katların sokağa bakan ön cepheleri satış, arka kısımları ise depolama amaçlı tasarlanmış. Binalarda en dikkat çeken özellik banyo yapmak için özel bir bölüm tasarlanmamış olması. Merdiven boşlukları bu iş için kullanılmış. Bu evlerde en dikkat çeken güzellik, ince ahşap işlemeciliği. Ayvalık evlerinde görsel etkinin en fazla vurgulandığı mimari öğe hiç şüphesiz o güzeli sokak kapıları. Bu kapılar büyüklükleri ile evlere anıtsal bir görünüm veriyor. Bunun anlamı ise o günün insanlarının gösteriş merakı. Zeminden beş altı basamak çıkılarak girilen kapılar, cepheden içeri alınmış ve bir sahanlığa açılmış. Sokak kapıları, tek ya da genellikle iki kanatlı tasarlanmış. Ayvalık evlerinde demir işçiliğine de özen gösterilmiş. Balkonlarda, pencerelerde ve özellikle dış kapılarda Avrupai demir motifleri işlenmiş. Aslan veya kadın başı, kadın eli, çiçek gibi motiflerin kullanıldığı kapı tokmakları çok yaygın kullanılmış. Kapılarda başlayan bu sanatsal özellik pencerelerde ve ahşap dolaplarda da varlığını sürdürmüş. Dikdörtgen biçimindeki pencerelerin boyut ve süslemeleri bulunduğu kata göre şekil değiştirmiş. Örneğin zemin kat pencereleri üst kat pencerelerine göre daha küçük ve sade öngörülmüş. Pencerelerin çoğu söve taşı ile çevrilerek görsellik düşünülmüş. Pencere kepenklerine de özen gösterilmiş. Pencereler tahta kepenkler ve demir korkuluklarla korunmuş. Evlerin ikinci katlarına yapılan cumbalar ise havalandırma ve sokağa hâkim görüş alanı yaratmak amacı ile tasarlanmış. Cumbaların altında bulunan taş ya da demir payandalar ise taşıyıcı özelliklerin yanı sıra cepheye görsel güzellik katması için kullanılmış. Bazı Ayvalık evlerinde taraça adı verilen balkon da yapılmış. Birinci kat pencerelerinin altındaki çiçekliklerde, mevsimi geldiğinde sardunya çiçekleri dikilmiş. Rengarenk çiçekler bu güzel evleri şölen yerine dönüştürürmüş. Her şey de olduğu gibi kentsel dokuda da zamanın yarattığı tahribat, kentsel mimari dokunun bu şekilde sürdürülebilmesini giderek zorlamış. Farklı kültürlerin insanlar üzerinde bıraktıkları izler, sonunda fiziki yapılarda da etkisini göstermiş. Türk ve Rum toplum yaşantısını günümüze aktaran mimarlık örnekleri bu güzel evler, hüzünlü bir şekilde geleceğe referans olmak üzere bir an önce yenilenmeyi beklemekte. Aslına sadık kalınarak (büyük ekleme ve çıkarımlar yapılmadan) yapılan onarımlar sonucu bugün birçok ev geri kazanılmış durumda. Ancak bu şekilde davranılarak kentsel kimlik kaybının önüne geçileceğinin farkındalığına geç te olsa varılması ise bizim için sevindirici.

     Sanatçılarımız da bu farkındalığa katkı sağlamak amacıyla çalışmalara başlamış. Bu evlerin kapıları için çok şirin bir proje geliştirmişler. Serap Alpay, kızı Okşan Hanım ile birlikte açtığı seramik atölyesinde, Ayvalık'ın tarihi yapılarındaki kapı motiflerini seramiğe işleyerek yeni bir proje başlatmış. Orijinalleri ile birebir aynı olan 18 seramik kapı üreterek Ayvalık’ta açtıkları sergileri de oldukça fazla ses getirmiş. İşte çok yönlü bir farkındalık yaratma projesi de ancak duyarlı sanatkârlar tarafından yerine getirilebiliyor. O güzel kapılar şimdi 18 ayrı evde dekorasyon objesi olarak değerlendirilmeyi bekliyor. Sanatçı yaklaşımları sadece bununla da kalmıyor tabii ki. Ayvalık’ın en eski fotografçısı Önder Aksoy, altmış yıllık meslek hayatında objektiflere sıkıştırdığı Ayvalık ev ve sokaklarını gösteren fotoğrafları bir sergi açarak sanatseverler ile buluşturmuş. Bir başka sanatçı ressam Ümit Özkanlı, Ayvalık evlerini gördüğünde bununla ilgili bir sergi açmayı planlamış. Etkilendiği bu evlerin kimliğini de inceleyerek, önce o evleri birebir tanımış. Sonunda evlerin resimlerini yapmak vazgeçilmez bir tutkuya dönüşmüş. Uzun süre gördüklerini tuvale yansıtmak için uğraşmış. Sonunda Ayvalık Evleri isimli resim sergisi ile çalışmalarını tüm sanatseverlerin beğenisine sunmuş. Ressam Yüksel Erdoğan, Ayvalık ve Cunda Adasının en renkli görüntülerini yansıttığı bir sergi ile sanatseverlerin beğenisini toplamış. Ressam Arif Buz ise soyut tarzda hazırladığı Ayvalık’ın gizli kalmış ve fark edilmeyen güzelliklerini tuvale taşımış. Bu sanatçıların tümünün ortak yanı kent beleğinin oluşturulması için bu çalışmalara katkı sağlamaları.

    

     Bilirsiniz, güzellikler paylaşıldıkça güzelleşir. Ada ve deniz manzarası bir yana, balıktan zeytine doğru uzanan doğal lezzetler diğer tarafa. Bu güzellikler içinde Ayvalık kentinin tarihi dokusu ile özgün mimarisinin uyumlu havası, insanı bir anda sarhoş ediyor adeta. İlk günlerin bu çarpıcı etkisi gün geçtikçe giderek farklı bir yaşam tutkusuna dönüşüyor. Ah o erguvan pervazlı Ayvalık kapıları, coşturuyor insanın damarlarında dolaşan kanı. Yılmaz Karakoyunlu’da Ayvalık sevdasından nasibini alan yazarlarımızdan. Sahilde Zaman Bitti isimli eserinde her bir köşesini anlatıyor bu güzel diyarın.

bottom of page